Adam olmanın 6 şartı

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Galatasaray'ın adeta aruz vezni kullanarak futbol şiiri yazdığı maçtan dönmüştüm. Dakikalarca süren stresin yorgunluğu, yerini mutluluğun tatlı yorgunluğuna bırakmıştı. Rennaissance Polat Oteli'nin önünde arabadan indim. Ve doğruca terastaki lokantaya yöneldim. Bir kadeh rakı, biraz kavun ve peyniri hak ettiğimi düşünüyordum.

Nedense rakı, peynir ve kavun denince aklıma hep rahmetli Aziz Nesin gelir. Okuma yazma öğrendiğimden beri belki de okumadığım hiçbir hikâyesi kalmadı. Hikâyelerinin çoğunda rakı-leblebi, rakı-peynir-kavun trükleri bulunurdu. Hiç unutamadığım bir öyküsünde, Boğaz'da tek başına peynir ve kavun eşliğinde rakısını yudumlarken nasıl sevgilisini özlediğini ve o hayal içinde yüzdüğü sırada, ‘‘Aziz Bey'' hitabıyla karşılaştığını anlatır.

Sevgilisi geldi sanarak bu tatlı hitaba, ‘‘Canım'' ve ‘‘Ruhum'' karşılıklarını verir, ama ses giderek sertleşir.

‘‘Aziz Bey, merkeze kadar gideceğiz.''

Aziz Nesin, sevgili beklerken Siyasi Şube tarafından gözaltına alınır.

* * *

‘‘Yeşil Renkli Namus Gazı'' çıktığı zaman sanırım 20 yaşımdaydım. Hemen alıp okudum. Bu kitapta çok değişik öykülere yer vermiş, tarz değiştirmişti. Oradaki öykülerden birine Aziz Nesin, Mussolini'nin, ‘‘Adam olmanın 6 şartı''nı saydığı bir bölümü de koymuştu. Mussolini, adam olmanın 6 şartını söyle sayıyordu: ‘‘1. Yüksek tahsil, 2. Askerlik yapmak, 3. Yoksul sürünmek, 4. Aşk çekmek, 5. Baba olmak, 6. Hapis yatmak.''

Rakımı yudumlayıp peynirle kavundan birer lokma alırken Mussolini'ye göre adam olduğumu düşündüm. Hiç sevmediğim bu faşist diktatöre göre adam olmayı şiddetle reddettim. Çünkü ben hâlâ kendime göre, ‘‘Adam'' değildim. Sadece Rennaissance Polat'ın teras lokantasında yapayalnız oturan birisiydim. Ben de Aziz Nesin gibi hayalimdeki sevgilinin usulca kulağıma eğilip, ‘‘Yavuz Gökmen'' diye fısıldamasını bekliyordum.

Çok şükür olayın bundan sonrası Aziz Nesin'in öyküsüne benzemedi. Kulaklarımdan yüreğime yıllardır neredeyse unuttuğum bir başyapıtın nameleri üşüştü, ‘‘Malaguena'' çalıyordu; ‘‘İşte sevgilim'' diye mırıldandım.

‘‘Malaguena''yı bilmeyenler, onun ne kadar olağanüstü bir yapıt olduğunu da bilmezler. O ancak virtüöz gırtlaklarca yaratıldığı zaman ‘‘Malaguena'' olur. Aksi halde onu söylemeye çalışanı acımasızca rezil eder. Karşımda ‘‘Malaguena''yı söyleyen ve adının Antonio olduğunu öğrendiğim genç adam tartışmasız bir virtüözdü.

Şarkıyı yaratıyor ve şarkıyla yaratılıyordu.

* * *

Antonio'nun yanında biri gitar, diğeri kemanda harikalar yaratan bir delikanlı ve bir genç kız vardı. Ama henüz isimleri yoktu. Ama bir gün olacaktı.

O zaman adam olmanın başka şartları da olabileceğini düşündüm. Bunları bir bir saymaya çalıştım. Sonra ilk 6 şartın içerisinde eriyip gittiklerini fark ettim. Tekrar saymak ve aşmak istedim.

Belki bir şey daha eklenebilirdi; bu, şarkı söylemek gibi bir şeydi.

‘‘Hiçbir şeye aldırmadan inançları doğrultusunda yürümek'' gibi bir şeydi.

Yazarın Tüm Yazıları