Açık konuşalım...

BU iş yani Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler galiba sağırlar diyaloğuna döndü.

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Ankara’ya yapacağı ziyaret bir şey değiştirebilir mi, doğrusu pek emin değiliz.

Zaten son zamanlarda Ankara’nın kapısını aşındıran ABD’lilerden, Savunma Bakanlığı’nın üç numaralı yetkilisi Douglas Feith’in Hürriyet’e verdiği yanıtlar tarafların birbirini anlama ihtimalinin az olduğunu ortaya koyuyor.

Bay Feith’e göre ABD’nin Irak’taki politikalarının etki ve sonuçları Türkiye’nin yararına imiş.

O nasıl bir ‘Türkiye’nin yararına politika’dır ki, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı devamlı surette şikayet eder?

Şikáyet etmekle de kalmaz, o politikaları destekleme fikrini ‘zulmün ortağı olmak’ diye nitelendirir?

Keza o nasıl politikadır ki, sıra ABD’nin verdiği sözlerin tutulmasına gelince uygulanmaz; ama sıra ABD’nin Türkiye’den beklentilerine gelince devamlı surette Türkiye üzerinde baskı uygulanır. Örnek mi istiyorsunuz?

ABD, Irak harekátında kendisine sembolik düzeyde de olsa destek verdiğini kabul ettiği Türkiye’ye sözde 8.5 milyar ABD Doları tutarında borç verecekti.

Daha o ödemenin izni çıkarılmadan ABD Kongresi, ‘Ama Türkiye’nin Kuzey Irak’a asker göndermeyeceğini taahhüt etmesi koşuluyla’ dedi.

Yani kendi çıkarlarımızı, meşru nedenlerle bile savunma hakkımızı elimizden almaya kalktı.

O nasıl lehimize politikadır ki, ABD kendi arzusuyla ‘terörist örgüt’ dediği ve Türkiye’de en az 35 bin insanın ölümüne sebep olduğunu bildiği PKK’yı tasfiye etmek için Kuzey Irak’a girmemize bile engel koydu.

Bakın ‘Hani bize PKK’nın tasfiye edilmesi için yardım edeceklerdi?’ de demiyoruz. Elimizi kolumuzu bağlamalarından söz ediyoruz.

O nasıl ‘lehimize’ politikadır ki, ‘Kerkük’ün Kuzey Irak’taki Kürt kabilelerinin insafına terk edilmesini engelleme ve oradaki Türkmenlerin hukukunu koruma’ yolundaki vaatlerini (bu vaadi Başkan Bush’un yaptığını Tayyip Erdoğan söylüyor) hiç dikkate almadıkları gibi, 30 Ocak günü yapılan seçimlerde oy kullanmaları ve yerleşmeleri için Kerkük’e, bir iddiaya göre 80 bin, bir başkasına göre en az 40-50 bin Kürt kökenli insanın getirilmesine seyirci kaldılar.

Doğru politikalar adına konuşan Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’in, ‘İncirlik’ten çekileceklerini’ ifade ettiğini unuttuk mu?

Eğer o politikalar doğru olsaydı bugün İncirlik için Türkiye’den yeni taleplerde bulunmaları gerekir miydi?

Oyun ortadadır. ABD 1 Mart 2003 tarihli tezkere oylamasında ‘ABD kuvvetlerinin Türkiye topraklarından yararlanmasına izin verilmemesini’ hálá unutabilmiş değildir. Çünkü bu kararı Türkiye’nin meşru hakkı gibi değil, kendisine yapılmış hakaret gibi algılamaktadır. ABD’nin politikaları o nedenle artık Türkiye’ye dostluk zemininde yürümemektedir.
Yazarın Tüm Yazıları