Acelenin sorumlusu Denktaş değil mi

ÖLECEĞİM kahrımdan.. Dün ‘Kıbrıs’ta çözümün önünde tek sorun AB’dir’ diye yazıyor ve Annan Planı’nın AB’nin birincil hukuku haline gelmemesinin çözümü imkansız hale getireceğini söylüyorum.

‘Döndün mü? Hani Annan Planı iyiydi’ diyen ‘anlama özürlüler’ çıkıyor.

Yahu ben bu durumu haftalardır aylardır yazıyorum.

Bu anlama özürlülere bir şeyler daha yazayım da, kimin ne olduğu iyice ortaya çıksın.

Annan Planı son haliyle son derece iyi hale geldi.

Bunu Denktaş bile kabul ediyor artık.

Şimdi sorun bunun AB’nin birincil hukuku olup olmayacağı.

Peki bu sorunun kaynağı kim?

Bizzatihi Denktaş.

Denktaş Annan Planı’nı baştan reddetmeyip, oturup konuşsa ve plan şimdi değil, geçen yıl bugünkü halini almış olsaydı AB’nin bunu birincil hukuk yapması için şartlar daha müsaitti.

Kıbrıs’ın AB’ye üyeliği henüz ulusal parlamentoların pek çoğunda onaylanmıştı ve bu onay imzalanmış Annan Planı çerçevesinde verilecekti.

Ayrıca onaylatmak için de zaman olacaktı.

Denktaş başta planı reddederek çok önemli zamanları harcadı ve olayı birkaç haftaya kilitledi.

Sonra da ortaya çıkıp ‘Süre çok az’ diye feryat etmeye başladı..

Süre azlığının sorumlusu ben miyim, yoksa Rauf Bey mi?

Bunun yanıtını hepimiz biliyoruz da, bazılarımızın işine gelmiyor..

NOT: MGK’nın Kıbrıs’la ilgili aldığı karar alkışlanmaya değer bir karardır. Son derece demokratik bir şekilde yetki hükümetindir denilmiş ve bu anlaşmanın olası iyi veya kötü sonuçları hükümete yüklenmiştir. Bunun adı demokrasidir.

Birkaç mektup birkaç resim

OKURLARDAN gelen mektuplar bazen üzücü, bazen sevindirici oluyor. Dün bir okur, ‘Sevgili Altaylı, sizin hükümeti desteklemenizi eleştiriyor ve arkasında çıkar arıyorlar. Çünkü bu ülkede çıkar olmadan insanlar birbirlerine selam bile vermez olmuşlar. Bu kafadaki adamların sizi anlamasını beklemeyin. Siz bugüne kadar her iktidarla kavga ettiniz. Çıkar için iktidar yalakalığı yapsaydınız o zaman daha rahat yapardınız’ demiş.

Bir başka okur da son derece hoş bir üslupla ve açık yüreklilikle eleştirisini yazmış:

‘Sizin bu hükümete hangi pencereden baktığınızı anlıyorum. Gerçekçi olmaya çalışıyorsunuz. Benim baktığım pencere ise şudur; şeriatla yönetilen ülkelerin başkanlarının yanlarındaki moda dergilerinden çıktığını zannettiğimiz çağdaş ve modern görüntülü first ladyler ve bizim büyüklerimizin yanında tesettürlü first ladyler.

Atatürk’ün yıllar önce dostlarıyla birlikte çektirmiş olduğu siyah beyaz fotoğraflar bugünden daha çağdaş bir görüntü vermektedir. Bu nasıl ilerlemedir, nasıl işlerin iyi gitmesidir.
Çok iyi bilinmelidir ki, Atatürkçü düşünceden uzak bir görüntü sergileyen bu hükümet ağzıyla kuş değil, kartal tutsa bizlere yaranamaz. Enflasyonun düşmesini Atatürk’ün fotoğraflarındaki görüntüye tercih etmem.

Son derece samimi bir mektup. Ben de onun baktığı pencereyi gayet iyi anlıyorum ve saygı duyuyorum.

Bu okuruma yanıtımı da yarına bırakıyorum..

Ciğeri bilinen hakem

MAÇTAN sonra Ali Aydın’la ilgili hiçbir şey yazmadım. Ama maçtan birkaç gün önce Galatasaraylı bir kardeşim mailinde bakın ne yazmış:

‘Bence yanlış düşünüyorsun. Ali Aydın zaten yapacağını yaptı, tetiği çekti Fenerbahçe için. Şimdi Beşiktaş’a şirin görünme zamanı. Bence Ali Aydın Beşiktaş’a bu maçı kazandıracak.

Mondragon atılır.

Ahmed Hassan atar kendini yere penaltı olur.

Umit Karan çekilir ve hakem es geçer.

Bak gör.’

Bu satırlar maçtan iki gün önce yapılmış bir öngörüdür.

Bu öngörü ile maçın içinde olanları karşılaştırınca hakemin yaptıklarının bilinçsiz olduğunu söyleyebilir misiniz?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Magazin programı yapımcılarının bazıları mafyanın adamı haline gelmediği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları