Acayip şeyler oluyor

SİZ Ankara’da yarışın hálá Melih Gökçek ile Murat Karayalçın arasında geçtiğini sananlardan mısınız?

O zaman fena halde yanılıyorsunuz...

Ankara’da birkaç haftadır Mansur Yavaş fırtınası esiyor...

Mansur Yavaş, MHP’nin adayı...

Ankara’da uzun zamandan beri muazzam bir "Melih Gökçek yorgunluğu" var...

Gökçek’ten bıkmış, fakat Karayalçın’a da gitmek istemeyen sağ kesim için Mansur Yavaş alternatif hale geldi...

"Mansur Yavaş çok iyi bir adammış" cümlesi, halk arasında parola mahiyetini almış durumda...

Yavaş’ın olgunluğu, iş bilir oluşu, Beypazarı belediye başkanı iken yaptığı çalışmalar ve efendiliği vatandaşı etkiliyor...

Hele Ankara’nın oy deposu Keçiören’de meydana gelen "Turgut Altınok vakası"ndan sonra Yavaş’ın şansı daha da artmış durumda...

Melih Gökçek’in yıllardır uyguladığı "sağ oylar bana / sol oylar CHP’ye" formülü bu kez işlemeyecek gibi...

Bu kez sağın adresi Mansur Yavaş olacakmış gibi görünüyor...

Anketler de bunu gösteriyor...

Gördüğüm son ankette Gökçek, Karayalçın ve Yavaş yarışı başa baş götürüyordu...

Bir "anket hastası" olan Gökçek de durumun farkında...

Gökçek’in "MHP’li kardeşlerim" edebiyatını bir tarafa bırakıp, doğrudan Mansur Yavaş’a çakmaya başlamasının nedeni budur...

* * *

İstanbul’da...

Kadir Topbaş yarışa hayli önde başladı...

Ve bu konumunu sürdürüyor...

Oyu yüzde 50’lerde...

Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun yarattığı heyecan fırtınası da artarak sürüyor...

Kadir Topbaş heyecansız esnaf ziyaretleriyle günlerini geçirirken, Kılıçdaroğlu gittiği her yerde "pop star" gibi karşılanıyor...

Yani trend Kılıçdaroğlu’dan yana...

Unutmayın:

Seçime daha bir aydan fazla zaman var...

Trend böyle giderse...

Kadir Topbaş zorlanabilir...

Kazansa bile sonuç "muazzam bir zafer" olmayacak...

* * *

İşler Tayyip Erdoğan’ın umduğu gibi gitmiyor...

"İstiyorum" dediği kentlerde direniş var...

İzmir’in teslim alınamayacağı anlaşıldı...

Diyarbakır... Çok zor...

Adana gitti...

Manisa’nın da gideceği söyleniyor...

Bütün bunların yanında...

Ankara’yı kaybederse büyük moral çöküntüsü yaşar...

İstanbul’u kaybetmek ise kesin mağlubiyet demektir...

* * *

Erdoğan’ın "çatışma"dan beslendiği artık herkesin malumu...

"Davos’taki fetih harekátı" iyi bir çıkıştı...

Fakat zamanlaması erkendi... Şimdiden unutuldu... Seçime kadar izi bile kalmaz...

"Din / iman / irtica / laiklik" bağlamında CHP ile girişilecek bir kavga, şu sıralar ilaç gibi gelirdi...

Ama "yolsuzluk" diye tutturan CHP, bu bağlama sıkışmadığı gibi "Kuran kursu / tarikat / çarşaf / türban" açılımları yaparak Erdoğan’ın avucundan kaçmayı başarıyor...

Bir taraftan da ekonomik kriz can yakıyor...

Yani ortada...

Çatışma ve gerginlikten beslenen bir politikacı için "kábus gibi bir durum" var...

Erdoğan bu kábustan kurtulmak için kendisine bir "düşman" arıyordu...

Buldu: Doğan Medya Grubu...

Maliye’den dost / düşman herkesi hayrete düşüren bir ceza geldi...

Ve Erdoğan şimdi istiyor ki...

Doğan Medya Grubu, bu cezayı öne çıkararak kendisiyle savaşsın...

Böyle bir savaş...

BİR: Erdoğan’ın taraftar saflarını sıkıştırıp toparlamasına yol açar...

İKİ: Erdoğan’a büyük medyayla kavgayı göze almış kahraman imajı verir...

ÜÇ: Doğan Grubu yayın organlarında AKP aleyhine çıkacak haberlerin etkisini kırar...

Erdoğan bu üç sonucu da gayet iyi hesaplamış durumda...

* * *

Bu oyunu bozmanın bir yolu var:

Doğan Grubu’na bağlı yayın organlarının, Maliye’den gelen cezaya hiç aldırmadan, yayın çizgilerini sürdürmeleri gerekiyor...

Yani "Maliye’den gelen ceza" meselesini hiç ama hiç abartmamaları şart...

"Tarafsız" ve "adil" bir yayın çizgisi korunarak yola devam edilmeli...

Yani...

AKP’nin de, CHP’nin de yolsuzluklarını hiç çekinmeden yazıp çizen bir yayın çizgisi...

Prim yapmak için kendisine bir "düşman" arayan Erdoğan’ın çatışmacı taktiği, ancak böyle boşa çıkarılabilir...

Faruk Hoca’dan özür

SEVGİLİ Faruk Beşer Hocam...

Sizden "Faruk Beşer adlı bir ilahiyat hocası" diye söz ettiğim için ayıp ettim, özür diliyorum...

Verdiğiniz fetvanın ayrıntılarına tam vakıf olmadan yorum yaptığım için de ayıp ettim, özür diliyorum...

Fakat...

Bu iki özür, İslam’ın yüzyıllardır "erkek egemen" bir okuma biçimine tabi tutulduğu gerçeğini de değiştirmez.

Sizi bundan muaf tutabilmemiz için...

"Kocası tarafından aldatılan kadın sabretmelidir" şeklindeki fetvanızın yanına "Karısı tarafından aldatılan koca sabretmelidir" fetvasını da mutlaka eklemeniz gerekiyor...

Yani televizyona çıkıp, "Ey erkekler... Karınız sizi aldatıyorsa hemen boşamayın, sabredin" dediğiniz gün...

Sizi "İşte erkek egemen anlayışı yıkan fıkıhçı" diye alkışlayacağım...
Yazarın Tüm Yazıları