AB'li bizi istemez (2)

BU mektup da Avrupa'da yaşayan bir vatandaşımızdan: ‘‘İlkbahar erken geldi bu yıl. Hava hafta sonunda 20 dereceyi bulunca kızımla beraber gezmeye çıktık. Ona aldığım bisiklete de bu fırsatla binecekti.

Kentin zengin mahallelerinden birinde bir park vardı, ona gittik.

Kordiplomatiğin evlerinin de bulunduğu şık bir semt.

Semtin tam ortasında yer alan park büyükçe. İçinde bir suni göl, şelaler falan var. Oyun alanları, bisiklet parkuru da var.

Parka girince biraz ileride yerlere yayılmış bir grup dikkatimi çekti.

Köylerinden çıkıp, bu ülkeye geldikleri kılıklarını aynen muhafaza eden, içinde bulundukları topluma hiç uymamış bir grup.

‘Türk düşmanı' Avrupalılar ve kızımla ben gölün kenarında dolaşıyoruz, suda yüzen ördekleri ve kuğuları seyrediyoruz.

O sırada yarı çıplak, donlarıyla gölete dalmış bir grup 8-10 yaşlarında çocuk, suda bağrışırken ördekleri yakalamaya çalışıyor ve kaçanlara taş atıyorlar.

Türk düşmanı Avrupalılar ise bu durumu ‘dehşetle' izliyorlar.

O sırada parka gelen iki polis, çocukların yere yayılmış ana babalarını uyarıyor.

Fakat ana babalar bunca yıldır bulundukları ülkenin dilini hálá öğrenmedikleri için uyarıları anlamıyor ve polise tebessüm ediyorlar.

Sonunda polis bunları ve çocukları parktan ite kaka çıkarmak zorunda kalıyor.

Çünkü polisler de ‘Türk düşmanı' ve Türkleri parktan sürüyorlar.

Bu parktaki Avrupalılardan herhangi biri, yarın Türkiye'nin AB'ye alınıp alınmayacağına karar verilecek bir toplantıda yer alabilir.

Sizce bu Avrupalı ne karar verir?’’

Uzanlar’dan para alabilen tek kişi


ELİMDE müthiş bir dava dosyası var. Baktıkça gülüyorum.

Bazılarının medya kavgası olarak gördüğü, aslında ‘‘Türkiye için’’ Uzanlar'a karşı yürüttüğüm yazılar sırasında bu televizyonda benim ve bana iş veren medya grubu aleyhine Uzanlar'a ait paçavralarda ve ekran kirliliklerinde çeşitli iftiralar yer aldı.

Bu iftiralardan dolayı bunların kirlettikleri ekranlar haftalarca kapattıldı. Yalanları belgelendi.

Şimdi bu yalanların kaynağı da ortaya çıkıyor.

O günlerde Uzanlar çevredeki şerefsizlere haber salıp benim ve Doğan Grubu aleyhine belge getirenlere büyük paralar verileceğini söylemişler.

Bir vatandaş da bunlara gelmiş ve ‘‘Elimde belgeler var’’ diyerek bunlardan büyük paralar almış.

Ancak ‘‘dolandırıcının’’ belge dediği evde oturup kendi yazdığı, başına çeşitli mahkeme adlarını koyduğu düzmece belgelermiş.

Uzanlar da bu belgeleri gerçek zannedip yüz binlerce dolar ödeyerek bu üçkáğıtçıdan satın almış ve yayınlamışlar.

Belgelerin sahteliği ortaya çıkınca şimdi aynı Uzanlar bu ‘‘üçkáğıtçıyı’’ mahkemeye vermişler ve geri almaya çalışıyorlar.

Kendi düzenlediği belgeleri bunlara satarak parayı ‘‘kapan’’ uyanık ise, ‘‘Büyük para vaat ederek beni suça azmettirdiler. Onlar o kadar para vermeseydi, ben de bu sahte belgeleri düzenlemezdim’’ diyor.

Aslında aynı meslekten insanların kendi aralarındaki çekişme.

Ben de, yargı da gülerek izliyoruz..

Davanın hákimi herhalde çok gülüyordur.

Kadın olmak


KADINLARIN genelde daha akıllı veya daha aklı selim olduklarını düşünmüşümdür.

Belki de, çocukken annemin, yıllardır da eşimin bana yaptığı her uyarıda haklı çıkmaları beni düşündürtmüştür.

Kendi adıma, ‘‘kadın aklına’’ ve ‘‘kadın sağduyusuna’’ hep güvenmişimdir.

Bizim gazetenin ‘‘kadın hakları savunucularından’’ Ayça Aktan'ın gönderdiği kısa hikáye de beni haklı çıkaracak cinsten:

‘‘Üç adam ormanda yürürken karşılarına büyük ve vahşi bir nehir çıktı.

Karşıya geçmeleri şarttı ama nasıl?

Birinci adam dizlerinin üzerine çöktü ve Tanrı'ya yakardı:

‘Tanrım ne olur bana karşı kıyıya varabilecek gücü ver.'

Poffff.

Tanrı ona güçlü kollar ve bacaklar verdi. Adam iki saat boyunca dalgalarla boğuştu. Pek çok tehlike atlattı ve sonunda karşıya geçebildi.

Durumun vahametini gören ikinci adam daha akıllıca bir istekte bulundu:

‘Tanrım bana karşıya geçebilmem için gerekli güç ve araç gereci ver.'

Tanrı ona da güçlü kollar ve bacaklar, yanında da bir bot verdi.

Poooooffff.

Adam saatlerce kürek çekti. Alabora olma tehlikeleri atlattı ve sonunda karşıya geçti. Üçüncü adamın gözü iyice korkmuştu. O da diz çöktü ve yakardı:

‘Tanrım bana karşıya geçebilecek güç, alet ve zekáyı ver.'

Poooooofffff.

Adam birden kadına dönüştü. Elinde bir harita vardı. Kadın haritaya baktı. İki kilometre ileriye yürüdü ve köprüden karşıya geçti.’’


NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Ava giderken avlananlar, ağlayıp zırlamadığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları