ABD ile ortaklığın şartı gelişmiş piyasa ekonomisi

OBAMA’nın ortaya attığı "model ortaklık" tanımını daha çok konuşacağız. Obama’nın açıklamalarından, bu tanımın içinin henüz tam olarak doldurulmadığını, zaman içinde işbirliği yapılacak alanlarla birlikte doldurulup geliştirilmeye çalışılacağını anlıyoruz.

Ben de dahil, bazı yorumcular bu ortaklığın içinin, siyasi işbirliğinin yanısıra ekonomik işbirliği ile doldurulması gerektiğine inanıyor ve bunu dile getiriyor.

Bence siyasi konulardaki işbirliğinin zemini de bu ekonomik işbirliği ile oluşturabilir. Daha doğrusu; ekonomik zemindeki ortaklığın daha kalıcı ve sağlıklı olacağı kesin.

İşte tam da bu noktada, böyle bir işbirliğinin kurulup kurulamayacağı sorusu akla geliyor.

Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki, kurulacak ekonomik işbirliğini Obama’nın kendisi ya da artık arkadaş oldukları Abdullah Gül ya da Tayyip Erdoğan kurmayacaklar. Ekonomik işbirliğini kuracak olan iki ülkenin şirketleridir. Liderler ancak bu zemini oluşturup, siyasi desteklerini verebilirler, asıl işi yapacak olan özel sektör kuruluşlarıdır.

KALICI İŞBİRLİĞİ MÜMKÜN MÜ

Bu açıdan bakıldığında ABD ile kalıcı ekonomik ve ticari işbirliğinin kurulabilmesi, Türkiye’nin bu şartları altında mümkün mü?

Bu sorunun yanıtını almadan önce de ABD’li şirketlerin nasıl iş yaptıklarına kabaca bakmak gerekir herhalde. ABD’nin siyasi olarak işbirliği yaptığı ülkelerde piyasa ekonomisinin işlemesini ve demokrasiyi şart koşmasının nedeni de işte bu özel sektörün iş yapacağı ortamı hazırlamak içindir. Yani ABD’li şirketler eğer gelip Türkiye’de iş yapacaklarsa, Türkiye’de yani gelip milyarlarca dolar yatırım yapacakları ülkede piyasa ekonomisinin kurumları ve kurallarıyla işlemesine bakarlar. Yatırdıkları paraların keyfi uygulamaların geçerli olduğu, kuralsız ekonomilerde heba edilmesini doğal olarak istemezler.

Yine üçüncü ülkelerde birlikte iş yapmak için de, işbirliğine girdikleri ülkenin şirketlerinin piyasa ekonomisi içinde çalışan, şeffaf kuruluşlar olmasını isterler.

Peki Türkiye’deki duruma bakacak olursak ne görüyoruz?

Son dönemde ortaya çıktı ki; siyasi iktidarlar, istedikleri firmalara, istedikleri biçimde ceza kesebiliyor, kendisini eleştirenlere hayat hakkı vermemeyi kendi doğal haklarıı sayabiliyor. Böyle bir sistemin adına herhalde piyasa ekonomisi de, demokrasi de denemez.

ABD’li şirketler çalışacakları Türk şirketlerinin belli bir büyüklüğe, bilanço yapısına ve dolayısıyla uluslararası standartlarda şeffaflığa sahip şirketler olmasını isterler. Türkiye’de böyle şirketler var ama biliyoruz ki sayıları az. Yine herkes biliyor ki, mevcut iktidar "büyük sermaye" adı verilen bu şirketleri hazmedemiyor ve bunları mümkün olduğunca küçültüp yerine kendine yakın bir sermaye grubu oluşturmak istiyor. Böyle bir yola girdi, bazı adımları da attı ama kısa sürede yandaşlarla gerekli sermaye birikimini sağlaması çok zor.

SİYASİ OTORİTEYE BAĞLI KILMA

ABD’li şirketler, uluslararası standartları koyan sektör düzenleyicilerinin o ülkede varlığına, yani bağımsız denetleyici ve düzenleyici kurumların olmasına bakarlar. Yine herkes biliyor ki mevcut iktidar, hem atadığı partili kişilerle, hem mevzuatlarını sürekli değiştirerek, 2000 yılında başlatılan bağımsız kurum oluşumunu, bunların bağımsızlığını her fırsatta tırpanlayıp, bu kurumları her açıdan siyasi otoriteye bağlı kılmak istiyor.

Yine ABD’li şirketler, iş yapacakları ülkede kayıt dışının mümkün olduğunca azaltılmasını, yani gittikleri yerde haksız rekabetle karşı karşıya kalıp sermayelerini eritmek istemezler. Herkes biliyor ki, kayıtdışı Türkiye’de hálá çok yaygın ve IMF’nin son taleplerindeki gibi kayıtdışını azaltmak için alınacak tedbirler de siyasi otoriteden geri dönüyor.

Böyle bir ortamda siz ABD’li bir şirketin yöneticisi olsanız, ülke yönetiminiz "hadi gidin işbirliği yapın" dese bile, Türkiye’de gelip iş yapar, milyarlarca doları bağlar mısınız?

Özetle; ABD’nin model ortaklığı Türkiye ekonomisinin gelişimi için büyük bir fırsat ama bu fırsatı değerlendirmek için kurallı piyasa ekonomisi ve demokrasi şart. Keyfilikle bu iş olmaz.
Yazarın Tüm Yazıları