Richard Falk, Noam Chomsky kadar radikal olmasa da Amerikan Yönetimi'nin sıkı bir muhalifi. Kendisine sorarsanız, Amerikan Yönetimini eleştiren ‘‘orta solun bağımsız bir sesi’’. 1960'lı yıllardan beri Princeton'da uluslararası hukuk dersi veren Profesör Richard Falk, aynı üniversitede öğretim görevlisi olan Türk eşi Profesör Hilal Elver ile birlikte yılda bir kez İstanbul'a geliyor. Son ziyaretinde tanıştığım Richard Falk, hayatının hemen her döneminde barış yanlısı ve insan hakları savunucusu olmuş. 50'ye yakın kitabıyla, makaleleriyle yönetimleri kıyasıya eleştirmiş. Vietnam Savaşı'nın önde gelen aleyhtarı olarak tanınınca Kuzey Vietnamlıların görüşmeyi kabul ettiği tek Amerikalı olmuş. Hatta orada tutuklu üç Amerikan pilotunu alıp ABD'ye geri getirmiş. ‘‘Yırtıcı Küreselleşme’’ kitabı Türkçeye çevrilen Falk, son kitabı ‘‘Büyük Terör Savaşı’’nda bu kez de Washington'un Irak politikasını eleştiriyor.Madeleine Albright'in başkanı olduğu Pew Araştırma Merkezi, ABD'nin imajının giderek zedelendiğini ortaya koydu. Amerikan aleyhtarlığı yayılıyor. Neden?- Kısmen ABD'nin dünyadaki etkisinin ve gücünün artmasından, kısmen bugün iktidarda olanların davranış biçimlerinden kaynaklanıyor. Ben bir Amerikalı olarak bugünkü Washington'da işbaşında olanların kendi ülkem ve dünya için çok kötü olduğunu düşünüyorum. Çoğu Amerikalı aydın, yani ABD üniversitelerinde insanların yüzde 80'i, 90'ı benim gibi düşünüyor.Bush Yönetimi sizin gibilerin görüşlerini hiç mi dikkate almıyor?- Hayır. Dünyanın nasıl olması gerektiği konusunda kendi görüşlerini empoze etmeyi tercih ediyorlar. Dış politika ve dış ekonomi bağlamında ABD'nin çok demokratik olmadığını düşünüyorum. Bu sadece Bush Yönetimiyle ilgili bir sorun değil. Bundan önceki yönetimler de insanların bu konularda ne düşündüklerini pek önemsemiyordu. Kimi zaman halkın görüşlerini de manipule edebiliyorlar. Özellikle televizyon Bush Yönetimine çok yakın. Bir de şu var elbet. 11 Eylül nedeniyle insanlar kaygılı ve güçlü bir liderliğe ihtiyaç olduğuna inanıyorlar.Yani Bush Yönetimi, Irak'a saldırmak için 11 Eylül sonrası ortaya çıkan bu iklimden yararlanıyor- Evet aynen öyle. Bu iklim kamuoyunun Afganistan için kenetlenmesini sağladı. Ancak Irak daha çetrefilli bir iş. Savaş kötü giderse çok güçlü bir kamuoyu oluşabilir.SAVAŞ OLACAK, YÜZDE 90BM Saddam'a karşı bir kanıt bulmazsa dahi savaş geliyor galiba?- Savaşın gerçekleşmesi ihtimali yüzde 90. Kimyasal silahlar ve El Kaide bağlantısı gerekçe. Bush Yönetimi'nin bu savaşı istemesinin üç nedeni var. Petrol, İslam ve İsrail. Radikal İslam'ın bölgede yayılması, Ortadoğu'daki çıkarları yüzünden ABD'nin en fazla korktuğu şey. Ayrıca dünyanın ikinci büyük petrol rezervlerinin kontrolünü değil bölgeyi tümden kontrol etmek şansını da eline geçiriyor. Yani Bush tüm dünyayı karşısına alma pahasına da olsa bu Irak işine girişecek. Sizce bu ABD'nin imparatorluk olduğu iddialarını kanıtlamıyor mu?- Tam imparatorluk değil ama olma yolunda diyebiliriz. Bu politika direkt ve resmi olmadığı için sömürgeci değil. ABD'nin imparatorluk hevesinden kolayca kurtulamayacağız gibi görünüyor. Ancak ABD'de ‘‘Bizim esas değerlerimiz cumhuriyetçi değerlerdir, kendi mirasımızı yok ediyoruz’’ gibi sesler çok fazla yükselirse o başka..Sizce Clinton Yönetimi de imparatorluk muydu?- Elbette. Onun dönemindeki imparatorluk projesi askeri olmaktan ziyade ekonomikti. Amerikan popüler kültürünün ve tüketim tarzının yaygılaştırılması, dünya ekonomik politikasının şekillenmesini İMF ve Dünya Bankası aracılığıyla kontrol ederek dünyaya hükmetmekti amaç. Askeri üstünlüğün direkt kullanımı söz konusu değildi Clinton döneminde. Amerikan demokrasisinin en büyük zaafları neler?- En büyük zaaf dış politikada. Demokratik ilkelerin dış politikada uygulanmasında daima sorunlar yaşandı. Nedeni de şu: Liderler arasında, halkın dış politika konusunda cahil olduğu inancı var öteden beri. Bu yüzden halka dünyanın sadece iyi ve kötü olduğu gibi birşey yutturulmaya çalışılıyor. Reagan döneminde mesela Sovyetler Birliği'nden ‘‘Şeytan İmparatorluğu’’ diye söz ediliyordu. Öte yandan, dış politikada müthiş bir gizlilik var, CIA'nın örtülü operasyonlarına dayanıyor. FARK SADECE YÜZDE 5 Sanki Clinton Yönetimi'nin daha insani bir yüzü vardı gibi- Öyle sayılmaz. Clinton çok kötü şeyler yaptı. Monica Levinsky manşetlere çıkmasın diye kalktı Sudan'ı bombaladı. Ülkenin ilaç sanayinin yüzde 40'ını tahrip etti. Irak'a karşı izlediği yaptırım politikası da son derece acımasızdı. Bana kalırsa Cumhiriyetçilerle Demokratlar arasındaki fark abartılıyor. Fark sadece yüzde 5. Ne var ki buna bile razıyız. Günün birinde ABD dünyaya hükmetme arzusunda olmayan normal bir ülkeye dönüşebilir mi?- Zor görünüyor, meydan okuyacak bir ülke çıkmadığı sürece öyle kalacak. Savunmasına ayırdığı paranın miktarı giderek artıyor ve bu onun üstünlüğünü yani imparatorluk konumunu yıllarca sürdüreceğini gösteriyor. Üstelik uzayın silahlandırılması işini tek başına elinde tutuyor. ABD'nin gözetleme uyduları yeryüzünde herşeyi kontrol altında tutabiliyorlar.Bin Ladin'i bulamadılar ama...- Onu ele geçirmemek Bush Yönetimi'nin beceriksizliği. Uzaydan onu tespit etmek için milyonlarca resme bakmak gerek ve bu mümkün değil. SAVAŞ KARŞITI
HABERLER NEDEN ÇIKMIYOR?Medya özellikle de televizyon, savaÅŸ karşıtı olaylara, yürüyüşlere, toplantılara filan fazla yer vermiyor. Oysa her ÅŸehirde ÅŸu an bir barış yürüyüşü yapılıyor. Medya, 11 Eylül sonrası yükselen milliyetçi dalgadan kendisini soyutlamak istemedi. Öte yandan medyanın büyük sermayenin kendisi ve geleneksel olarak Cumhuriyetçi Parti'yi destekler. Washington Post, New York Times gibi gazeteler bağımsız bir imaj sunmak isteseler dahi hükümetin politikalarını destekliyorlar. Sanıldığı gibi bağımsız deÄŸiller. ABD belki ilk kez Türkiye'nin kendisi için ne denli önemli olduÄŸunu kavradı. Åžimdi gerilim OrtadoÄŸu'ya kaydı ve Türkiye üç nedenden ötürü ABD'nin gözünde büyük önem kazandı. 1- Türkiye'deki üsler bölgedeki en güvenli üsler. Bölgede operasyonlar için yaÅŸamsal önemleri var. ABD'nin bölgede Katar, Bahreyn, BirleÅŸik Arap Emirlikleri'nde de üsleri var ama bunlar riskli. Zira iç dengeler çok nazik ve bu ülkelerde her an herÅŸey olabilir. 2- Türkiye bölgede Ä°srail'in en yakın müteffiÄŸi 3- Nihayet Türkiye, Ä°slam aktif olduÄŸu halde Batı ve Amerika yanlısı. Ä°ÅŸte bu nokta ABD'nin Ä°slam'a karşı deÄŸil terörizme karşı mücadele ettiÄŸi tezini güçlendiriyor. Bu yüzden ABD, ılımlı bir Ä°slam'ın iktidara gelmesini çok iyi karşıladı. Türkiye bir ‘‘test vaka’’. Washington bu gözle bakıyor ve bu yüzden Avrupa BirliÄŸi'ne alınması için çok direkt ve güçlü bir baskıya baÅŸladı. Türkiye'nin bu ‘‘test vaka’’sı konumunu etkili ve yaratıcı bir ÅŸekilde kullanması artık Türk diplomasisinin becerisine kalmış bir iÅŸ.AMERÄ°KALILAR KARANLIK YÃœZLERÄ°YLE HESAPLAÅžMAYI PEK SEVMÄ°YORAmerikalılar, dünyanın en zenginleri ve en güçlüleri olduklarına yürekten inanıyorlar. Bu inancı pekiÅŸtiren ÅŸey de, ABD'nin SoÄŸuk Savaşı'ın fatihi olarak çıkması. ABD tüm dünyadan insanların daha iyi bir yaÅŸam için gelmeyi can attıkları, hayranlık uyandıran, kıskanılan bir ülke. Sokaktaki Amerikalı herÅŸeye bu gözlükle bakıyor. Anayasal demokrasi, sadık bir halk, güçlü kurumları üstüste koyduÄŸunuzda kendine güvenen, bir tür ‘‘kibir’’ çıkıyor ortaya. Oysa bu ülkede, Kızılderililer topraklarından sürüldü, öldürüldü. Kölelik yaÅŸandı. Afrikalı Amerikalılara karşı ırkçılık yapıldı. Amerikan toplumunda sorunları ve zaafları reddetme eÄŸilimi var. Diyelim ki, Amerikalılar ‘‘karanlık yüzleriyle’’ hesaplaÅŸmayı pek sevmiyorlar.Â
button