‘ABD’de başkanlık nedendir’ dersleri

CEM Toker, 25 yıl Amerika’da yaşamış, daha sonra dönüp Liberal Demokrat Parti’ye katılmış, Besim Tibuk’tan 2005’te genel başkanlığı devralmış.

Dürüst liberal politikaları tanıtmak ister. Siyasi liderlere, yanlış uygulamalarına ince ve öz eleştiriler yapar. Toker, “Son günlerde Başbakan’ın öncülüğünde bazı konular ‘ABD’de bu böyle yapılıyor’ gerekçesi ile detayları düşünülmeden kamuoyunun önüne atılıyor” dedikten sonra ‘siyasi öğreti’sini şöyle anlatıyor:
“ABD siyasi tarihinde her bir uygulamanın üzerinde uzun uzun düşünülmüş, tartışılmış bir nedeni vardır. Bu siyasi tarihi ve gerekçeleri iyi bilmek gerekir.
ABD’nin doğusundan batısına olan mesafe, İstanbul-Londra arasından daha uzundur. Orası bir kıtadır. Böylesine devasa bir ülke tek bir merkezden yönetilemeyeceği için federatif yapıya sahiptir. Dünyada eyaletlerin verdikleri yetkilerle oluşturulmuş tek merkezi yönetim ABD’dir. Yani önce eyaletler kurulmuş, sonra o eyaletler tek başlarına altından kalkamayacakları işleri düzenlesin diye Washington’daki yönetimi yetkilendirmişlerdir.

ABD’yi kuranlar Avrupa’nın kilise ve saray baskısından illallah diyerek kaçan kitlelerdir. 250 yıl önce sistemlerini kurarlarken en korktukları dolayısı ile en önem verdikleri ilke, gücün bir kişi veya kurumda toplanmaması idi. O nedenle kuvvetler ayrımını çok derin çizgilerle uygulayan ‘başkanlık sistemi’nde karar kıldılar.

Kuvvetleri öylesine ayırdılar ki, tek bir emniyet genel müdürlüğü yerine silahlı polis güçlerini ayrı ayrı konularda yetkilendirerek farklı bakanlıklara bağlayarak en az 10 farklı federal polis gücü oluşturdular.
Yasama erkinde bile güç bir yerde toplanmasın diyerek, temsilciler meclisi ve senatoyu oluşturdular. Nüfusu az olan eyaletlerin de sistemde söz hakkı olsun diyerek ‘büyük uzlaşı’ adı altında senatoda eşit dağılım yaptılar.

Seçilen temsilciler halktan kopmasınlar, “Ben seçildim istediğimi yaparım halk unutur” demesinler diye milletvekillerini sadece 2 seneliğine seçen bir sistem uyguladılar. ABD’de her 2 senede bir genel seçim vardır.

Seçimler sonrası düzen a’dan z’ye kadar değişmesin diye temsilcileri 2 seneliğine, başkanı 4 seneliğine, senatörleri her 2 senede bir üçte biri değişmek üzere 6 seneliğine seçen bir sistem uyguladılar.

Dolayısıyla, ABD devlet sisteminde ne neden uygulanmaktadır gerekçelerini bilmeden cımbızla kulağa hoş gelen bölümlerini Türkiye’ye uygulayalım demek, Ankara’nın ismini Washington yapalım demek kadar saçmadır.

Laiklik kolay kazanılmadı

DÜN, laiklik ilkesinin Anayasa’da yer almasının 74. yıldönümü idi. Cumhurbaşkanı Gül de bir mesaj yayınladı gün dolayısıyla. Başbakan da yayınlamadı, göremedik. Biz Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkanı Nazan Moroğlu’nun mesajını okuyalım. Moroğlu, Cumhuriyet devrimlerinde Eğitim Birliği ve Medeni Kanun’un kabulü ile laik hukuk sisteminin yol haritasının çizildiğini belirtiyor ve şöyle diyor:
“Demokrasinin, çağdaşlığın, insan haklarının ve özellikle kadının insan haklarının güvencesi olan laiklik ilkesinin ilk adımı 1924 Anayasası’nda değişiklik yapılarak 10 Nisan 1928’de atılmış, ‘Türk Devleti’nin Dini, Din-i İslamdır’ kuralı çıkarılmıştır.
Atatürkçü düşünce sisteminde laiklik, yalnızca din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını öngören bir ilke değil, aynı zamanda dünya sorunlarına akılcı ve bilimsel bakış açısı getiren bir yaşam biçimidir.
5 Şubat 1937 tarihinde, 1924 Anayasası’nda yapılan değişiklikle yer verilen laiklik ilkesi, 1961 ve 1982 anayasalarında da devletin değiştirilemez temel nitelikleri arasında yer almıştır.
Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan laiklik ilkesi, kadının insan haklarının da güvencesidir.”
Laikliği zedeleyecek her türlü girişim, bizleri çağdaş uygarlık yolunda geriye götürecektir.

Azeri hanımla evlenmem suç mu oluşturuyor

“ERMENİSTAN’daki ekonomik zorluklar nedeniyle, Ermenistan vatandaşları göç ediyorlar. Nüfus yarı yarıya düştü. Ermenistan vatandaşlarının yaklaşık 70 bini de Türkiye’ye geldi. Bunlar, yasadışı işçi olarak çalışıyorlar, biz onların bu yasadışı çalışmalarını görmezden geliyoruz. Ve bu yasadışı Ermeni işçilerin büyük çoğunluğu Türkiye’de dadı olarak çalışıyor. Yani, en değerli varlığımızı, çocuklarımızı Ermeni dadılara emanet ediyoruz. Yüreğimizde nefret olsa, böyle davranır mıydık?”

Yukarıdaki ifadeler 08.12.2010 tarihli Hürriyet Gazetesi’nden alıntı olup Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’a aittir. Sayın Başbakanımız Erdoğan tarafından da Ermeni vatandaşlarının Türkiye’de kaçak olarak barınma ve çalışmalarına göz yumulduğu daha önceleri mükerrer olarak dile getirilmişti. Bu bağlamda;

Yapılan göz yumma uygulaması yabancı uyruklu vatandaşların hepsine yapılmakta mıdır? Bu uygulama sadece Ermenilere münhasır ise özel bir sebebi bulunmakta mıdır?

Evli olduğum Azerbaycan vatandaşı olan eşim için şimdiye kadar ödemiş olduğum 135 TL oturma tezkeresi defter ücreti, yaklaşık 140 TL ilk vize ücreti, şimdiye kadar ödemiş olduğum 922 TL ve 2 yıl daha ödemek zorunda olduğum oturma harç bedelleri devlet büyüklerimizin bu tarz söylemleriyle tezat oluşturmuyor mu, daha doğrusu çifte standart oluşturmuyor mu?

ERMENİLERE  AYRICALIK

Ermenilere bu tarz VIP ayrıcalıklar tanınmışken gerçek bir aile kurmuş olduğum ve bir çocuk sahibi olduğum Azerbaycan uyruklu eşim Türk lisesini bitirdiği, daha milyonlarca insanın vatandaşı olup da dilini bilmediği ülkemizin dili olan Türkçeyi çok iyi konuştuğu, tıp mezunu olduğu halde neden bu göz yummadan muaftır ve neden hâlâ Türkiye’de çalışma ve öğrenim hakkı yoktur? Bu haklara sahip olabilmesi için yıllarca kuyumuzu kazmaya çalışan bir milletin ferdi mi olması gerekirdi?
Emrah YILDIZ
emrah_44@msn.com

YÜZ’de ısrar etme, “Doksan da olur.” /İnsan dediğinde, “Noksan da olur.” /Sakın büyüklenme, “Elde neler var.” / Bir ben varım deme, “Yoksan da olur.” /
Hatasız dost arayan, dosttan da olur.
MEVLÂNÂ
Yazarın Tüm Yazıları