A Takımı'nı izlerken

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Gazeteci arkadaşım Savaş Ay'ın A Takımı programını önceki gece izledim. Savaş, kızgın ve hakaretlerle dolu bir ortamda geçen canlı yayını düzgün ve tarafsız yönetmeyi başardı. Kutluyorum.

Genç bir magazin muhabiri, Bodrum'da Yasemin Yalçın ve eşi İlyas İlbey'in peşine düşüyor. Yasemin Hanım yedi aylık hamile. Plajda gizlice ve uzaktan, onların resimlerini çekmeye başlıyor.

Sanatçılar itiraz ediyorlar. Sonra itiş kakış başlıyor. Filmi makineden zorla alınan muhabirin iddiasına göre, orada dayak yiyor. İlbey ise dövmediğini söylüyor. Gerçeği bilmiyoruz. İş mahkemelik oluyor.

Ekranda bu konu tartışıldı. Kim haklıydı?

İlbey şöyle diyordu:

‘‘Resmi izinsiz çekilen kişi benim hamile karımdır. Bu bizim özel yaşamımızdır. Bunu yapmaya hakkınız yoktur.’’

Diğer tarafın görüşü ise şöyleydi:

‘‘Biz gazetecilik görevimizi yapıyoruz. Sanatçının özel yaşamı kamuoyuna açıktır. Filmi almaya hakkınız yoktur.’’

Bu tartışmadan öğrendik ki, Yasemin Yalçın ve İlyas İlbey, magazin basını ile uzun süredir kavgalı. Bu basını izlemediğim için, bu kavga konusunda kimin haklı kimin haksız olduğunu bilmiyorum. Ancak A Takımı programında bazen ağır hakaretlerle dolan tartışmayı izlerken, kendi kafamda bir yargıya vardım. İşin özünde kimin haklı olduğuna karar verdim. Onu biraz sonra açıklayacağım.

***

İki yıl önce bu zamanlardı. Karımla birlikte, arkadaşımız Murat Karayalçın'ın evine gitmiştik. O günlerde de İ nokta Melih isimli şahsın marifetlerini yazıyordum.

Gece apartmandan çıktık, kapının önünde beyaz bir araba. Bizi gördüler ve bir anda arabanın dört kapısı birden açıldı. İçinden dört adam fırladı.

Bir anda içimden ‘‘Eyvah, gittik’’ diye geçti.

Meğer bunlar İ nokta Melih'in adamları imiş. Belediyede çalıştırdığı özel kameramanı vesaire... İ nokta Melih, bizim Murat'la aynı apartmanda oturuyor. Kapıdaki adamları bizim oraya geldiğimizi kendisine haber veriyor...

Ve İ nokta Melih, gecenin o saatinde adamlarını, karımla benim üzerimize salıp abuk sabuk sorular sorduruyor.

Dahası, İ nokta Melih, orada yapılan çekimleri -sanki önemli bir şey varmış gibi- televizyon kanallarına pazarlıyor! Elinde kaset, her gece bir televizyon kanalına çıkıyor! Hak ettiği yanıtları da alıyor, bitip tükeniyor.

Partisinin yayın organı olan Milli Gazete'de söyleşisi yayınlanıyor. Mahkemede verdiği ifadede ise ‘‘O sözleri ben söylemedim’’ diyebiliyor! Böylesine küçülüyor.

İ nokta Melih'ten bütün bunların hesabını sorduk.

O günden beri kimseyi kovalamaya ve işe insanların karılarını karıştırmaya cesaret edemiyor. Burnu sürtüldü, o kitabı kapamak zorunda kaldı! Onun kim olduğunu başta partisi olmak üzere bütün Türkiye gördü.

Ama aynı şahıs, kendisi aleyhine yazılar yazan gazetecileri şimdi kendi karısına aratıyor! Karısı telefonda ağlaşıyor, sonra telefonu İ nokta Melih alıp ‘‘Bak, karımı ağlattın’’ diye duygu sömürüsü yapıyor.

***

Şimdi yine gelelim A Takımı programına. Hamile bir kadının, Yasemin Yalçın'ın plajda resmi çekilmek isteniyor. Bunun için kendisinden izin alınmıyor. İş gizlice yapılıyor. Sonra itiş kakış oluyor, foto muhabirinin filmi elinden alınıyor. İki taraf da rapor alıyor, mahkemelik oluyor.

Son bölüm, özellikle filmin alınması elbette tatsız. Keşke onlar olmasaydı.

Yasemin Yalçın, güzel ve alımlı bir kadın değil. O sadece sanatçı. Kocası da yakışıklı ve paralı zampara takımından değil. Dün soruşturdum, bu ailenin ismi bugüne kadar herhangi bir skandala falan karışmamış.

Magazin basınını kullanıp kişisel reklam peşinde koşan, onlara haber gönderip ‘‘Şu gün şurada skandal yaratacağız. Muhabir gönderin’’ diyen bir aile değil.

Ayrıca -nedenini ve kimin haklı, kimin haksız olduğunu bilmiyorum- bu aile ile bizim magazin basını geçmişten beri kavgalı imiş. Ekranda izledim. Magazinciler, onlar hakkında ağır hakaretler içeren yazılar yazmışlar.

Genç magazin muhabiri Bodrum'a gönderiliyor. Kendisine verilen görev şu:

‘‘Yasemin Yalçın'ı mayo ile çekeceksin.’’

Zaten güzel olmayan bir kadın. Hatta açık konuşalım, çirkin. Ama çok iyi bir sanatçı. Her kadın gibi, hamilelik döneminde muhtemelen vücudu daha kötü olmuş.

Böyle bir görüntünün basında yer almasını, bırakın Yasemin Yalçın'ı bir yana, hangi kadın ister?

Resimler yayınlandığında, acaba altına neler yazılacak?

***

Eğer işin içinde kötü niyet yoksa, foto muhabiri orada bu aileden izin istemeliydi. Belki her şeye rağmen resim çektirirlerdi. Ama toparlanırlar, saçlarını düzeltirler, üzerlerine bir şey koyarlardı.

Hayır, bunların hiçbiri yapılmıyor.

Basında bu türde çıkmayı istemeyen, hatta o basınla kavgalı olan bir ailenin resimleri uzaktan, gizlice ve paparazzi yöntemleriyle çekiliyor.

Bu yöntemle resmini çekip basacağınız yüzlerce kadın vardır. Çıplak, sarmaşdolaş, göğüsleri fora, külotu görünen... Onlar, altına ne yazarsanız yazın mutlu olurlar. Hatta ‘‘reklamları’’ yapıldığı için magazin basınına teşekkür ederler! Onlar ucuz reklam peşinde koşan ucuz tiplerdir.

***

Doğrudur, kamuoyuna mal olmuş insanların özel yaşam alanı daha dardır. Ama bunun sınırını basının iyi çizmesi gerekir...

Bu kuralı Yasemin Yalçın gibi sanatçılara zorla uygulamaya kalkışmak büyük yanlıştır.

A Takımı programını izledim.

Hamile bir aile kadınının mayolu resimlerinin plajda gizlice çekilmesi konusunda ailenin gösterdiği tepkiyi haklı buldum.













Yazarın Tüm Yazıları