30’uma geldim bir sevdam olsun istiyorum

Merhaba Güzin Abla, yazılarınızı hep takip ederim, gıyaben de olsa sizi tanımaktan dolayı çok mutluyum.

Her aile içinde sizin gibi olgun bir ablaya ihtiyaç vardır. Bu nedenle evlerimizin içinde, bir gazete sayfasında bizlerle buluşabildiğiniz için kendi adıma teşekkür ederim. Annenizin vefatına çok üzüldüm. Allah yattığı yerde huzur versin, cennet bahçelerini nasip etsin.

Ablacığım, ben 29 yaşındayım, hálá ailemle yaşıyorum; malûm bekarım. İki yıldır bir erkek arkadaşım var. Ama benden 1000 km. uzaklıkta. Onu yılda iki defa ancak görebiliyorum. Konuşarak bu ilişkiyi sürdürüyoruz. Bu ne kadar sağlıklı bilemiyorum.

Ona yakınlık duymakta o kadar zorlandım ki... Çünkü küçükken bir tanıdığım tarafından, hálá telaffuz bile edemediğim iğrenç bir davranışa maruz kaldım. Bunu sevgilime de anlatmak zorundaydım, çünkü ona karşı soğuk kalmam konusunda şüpheleri vardı. Onu kimseyi sevmediğim kadar seviyorum. 30’umdan gün aldığım şu günlerde artık kendime ait bir düzenim, bir sevdam olsun istiyorum.

Yıllarca karşı cinse hiç güvenemedim, uzak durdum. Ama aşkımı tanıdığımdan beri hayata daha umutla bakıyorum; ben de sevebiliyor ve sevilebiliyormuşum. İkimiz de birbirimize ait olmak istiyoruz artık, ama onu incitmekten, ilişkimizin büyüsünü bozmaktan korkuyorum. Aileme karşı boynumun eğik kalmasından da çekiniyorum. Sevmek ve bir o kadar da sevdiğini kaybetmek korkusu bitiriyor beni... Kendimi bu arzuya kaptırayım mı, yoksa bu içine kapanık dünyamda yaşamaya devam mı edeyim?

RUMUZ: Muzır


Sevgili kızım, 30 yaşındasın, yaşadığın acılar ve kötü olaylara rağmen kendini kapıp koyuvermemişsin, ayaklarının üzerinde duruyorsun. Bundan sonra kararlarını hiç kimseye boynun eğik olmayacak şekilde, vermelisin. Kendi sorumluluğunu kendin taşıyacak yaştasın...

Onu neden inciteceksin? Sadece karşındaki adama yeteri kadar güveniyor musun, bu önemli. Çünkü onu yılda sadece iki kez görebildiğini söylüyorsun. Yazışarak ya da telefonla konuşarak bir insanı ne derecede tanıyabilirsin?

Benim korkum, onunla cinselliği yaşaman değil, sadece ciddi bir hayal kırıklığına uğraman... Sonsuza kadar hayata ve insanlara güvenini kaybedip, tümüyle içine kapanman... Ona güvenebileceğinden eminsen, yaşamını nasıl istersen öyle yönlendirirsin. Bu senin bileceğin iş...

Sevdiğim başkasıyla nişanlandı

Feyza abla, başın sağolsun. Benim sevdiğim kişi nişanlandı, ama ben onu hálá çok seviyorum. Onu unutmak için ne yapmam lazım? Parmağında yüzüğü görünce çok üzüldüm; çünkü onu çok seviyorum. Bana akıl ver, yoksa kendimi öldüreceğim. Artık dayanamıyorum.

RUMUZ: Yıldız


Seni istememiş, bir başkasını tercih etmiş, sen ise hálá onun için ölmekten söz ediyorsun. Şaşarım sana... O keyfini sürecek bu yaşamın, sen ise gencecik yaşta hayatın tadına varmadan ölüp gideceksin, öyle mi?

Kızım hayat bu kadar basit değil, lütfen saçmalama... Bak ciddi bir hastalığa yakalanırsan, o zaman anlarsın hayatının kıymetini. Bir gün, bir hastaneye gidip çevreni izlesene.

Annem için çok üzülüyorum

Selam ablacığım. Ben gurbette yaşayan 17 yaşında genç bir Türk kızıyım. Yazılarını ve önerilerini çok beğeniyorum. Sana yazma nedenim, annem. O çok iyi bir anne; fedakar, yemeyip yediren, içmeyip içiren... Bizim için oradan oraya temizlik işlerine koşan bir anne! Kendine değil bize giysiler alır, her istediğimizi almaya çalışır.

Ben zaman zaman buna kızıyorum. İstiyorum ki kendine de alsın. Ama o bunu yapmıyor! Benim en çok istediğim ona layık bir evlat olmak. Allah’a şükür annemin dualarıyla da yanlış bir yola sapmadım bu yaşıma kadar. Sapmam da inşallah... Ablacığım; ben annem için ne yapabilirim? Ona nasıl yardımcı olabilirim?RUMUZ: Canım Anam!


Bak kızım, dünyada iki tür insan vardır...

Biri sadece ve sadece kendi için yaşar, hayattaki tek amacı kendisine güzel bir hayat verebilmektir. Dünyada ondan daha önemli hiç kimse yoktur. Evlatlarıyla ilişkisinde bile sadece kendini düşünerek hareket eder.

Kendisine iyi baksınlar, ona saygı ve sevgi göstersinler diye elinden geleni yapar. Ama amaç sadece kendisidir... Bunlar alıcı insanlardır.

Bir de ikinci tip insan vardır ki senin annen, benim annem, işte bu tür insanlardandı... Hep kendilerini en son plana atar, başkalarına verdikçe mutlu olur, başkalarıyla ilgilendikçe, onları mutlu ettikçe hayat bulurlar.

Onlar hediye almaktansa vermeyi, ilgi görmektense ilgilenmeyi, çevrelerini sevindirmeyi, evlatlarını iyi yaşatmak için fedakarlık etmeyi düstur edinmiş insanlardır. Bunlar da verici insanlardır.

Anneni mutlu etmek istiyorsan, bırak o nasıl istiyorsa öyle yapsın. Sen sadece onun istediği düzeyde iyi bir evlat ol.

Ona bol bol sevgini göster. Onu hayatındaki olumsuzluklarla üzmemeye gayret et, yeter...

Yazık değil mi bu töre kurbanlarına

21’inci yüzyılda, Türkiye’deki ilkel düşüncedeki insanlar, töre gibi ilkel kalıplardan dolayı insan yaşamına son vermeye devam ediyorlar. Hangi töre bir insan yaşamından ya da genç bir kızın hayatından önemlidir ki?

RUMUZ: A.K.


Sandığa saklanıp ölümden kaçmaya çalışan genç bir kızın üzerine ailenin tüm erkekleri birleşip kurşun yağdırıyorlar. Daha sonra yakalanan katillerden biri "Şimdi içim rahatladı, vicdanım rahat" diyebiliyor. Bu ilkellikten nasıl ve ne koşullarda kurtulabileceğimizi bilmek isterdim. Bilmem bunu görmek nasip olacak mı?

Ama yine de, beni umutlandıran bir başka haber daha vardı birkaç gün önce... Bir genç kız, tecavüze uğramış ve hamile kalmış. Üstelik hastanelik olmuş... Küçücük bir kız...

Neyse ki annesi kıza sahip çıkmış, ilgilenmiş, yanındaymış. "Bebeğini sokağa bırak" filan da dememişler kızcağıza şükürler olsun. Ah keşke böyle acı olaylarda, tecavüze uğrayıp zaten büyük bir travma geçirmiş gencecik kızlara, işte bu yürekli anne gibi sahip çıkan olsa; ona kol kanat geren olsa... O anneyi alnından öpmek geldi içimden.
Yazarın Tüm Yazıları