3 Asmalımescit bir terazi

BEYOĞLU’nun popüler eğlence merkezlerinden Asmalımescit’teki “masa/sandalye operasyonu”, yoğun gündemde kendisine yer açmayı başardı.

Salı günü “hizaya getirilmiş” Asmalımescit sokaklarında dolaştım.
Kaldırılan masalardan geriye kalan, yerde Beyoğlu Belediyesi tarafından daha önce sınır belirlemek için beyaz boyayla çekilmiş hatlar...
Bir dükkânın önüne iki tabure atan ve meyve/sebze kasasından derme çatma bir sehpa üzerine tavlayı yerleştiren esnaftan iki eleman zar yarıştırıyor.
Kasanın üstüne kargacık burgacık harflerle Başbakan Erdoğan’ın adı yazılmış.
Başlarına gelenin sorumluluğunun, Kandil gecesi mahalleden geçtiği ve kalabalıktan, manzaradan rahatsızlık duyduğu öne sürülen Erdoğan’a ait olduğunu düşünerek masum bir protesto eylemi yapıyorlar herhalde.
* * *
Boş sokakları dolaşırken, 1980’lerin sonlarında dadandığım mahallenin ilk gençlik yıllarımdaki görüntüsüne, yani benim açımdan “kullanıcı ayarlarına” döndüğünü düşünüyorum.
Sadece Refik’in, Antik Bar’ın, İsveç Konsolosluğu’nun karşısındaki dar sokakta hanlara çay servisi yaparken, dükkân önüne attığı taburelerde soluklananlara da çay dağıtan ocağın olduğu yıllara dönmüşüz...
Tepebaşı’ndaki Amerikan Kütüphanesi’nden aldığım kitapları karıştırmak için Refik Baba’nın (nur içinde yatsın) yanındaki köfteciye kurulduğum günlere dönmüşüz...
Sevindiriyor mu bu düşünceler beni? Hayır, o kadar değil.
Fazla nostalji ruh rendesidir.
Peki operasyon öncesindeki son halinden memnun muydum Asmalı’nın? Hayır, o kadar da değil.
* * *
Elime “sanal bir terazi” alıp, verileri kefelere yükleyip bir karara varmaya çalışıyorum.
? “İşletmelerin, özellikle türedi olanları kâr hırsıyla yığdıkları masalarla yürünmez, geçilmez, aşılmaz hale getirmişti Asmalımescit’i.        Güzel miydi?” Hayır.
? “Eh ama adamlar işgaliye ödüyormuş. Belediye izin vermiş. Hem oturan da, gelip geçen de vaziyeti biliyor; çoğu halinden memnun. O zaman ne bu şiddet bu celal; olmaz sana servis edilen ufak rakıyla fava helal!” Ne diyeyim, bu da doğru.
? “Operasyon millet masalara kurulmuşken, kaba saba bir şekilde, masalar/sandalyeler müşterilerin altından çekilerek yapılmamalıydı. Ayıptır.” Kesinlikle doğru. Yapılan uygulama vahşidir.
? “Ne malum bu operasyonun Asmalımescit’le sınırlı kalacağı? Belediye daha önce de Cihangir’de filan benzeri uygulamalara gitmişti. Sırada Nevizade olursa, Mis Sokak olursa ne yapılacak?” İşte kafaları hatır hutur kaşındıran esas soru budur.
* * *
Kafam karışınca, terazi kefeleri dolaşınca Asmalımescit’in 1968’den beri yerlisi olan, zamanında Edip Cansever’le, Özdemir Asaf’la, Bedri Rahmi Reis’le, Can Yücel’le, Cemal Süreya’yla Tezer Özlü’yle ve niceleriyle günü geceyle/geceyi günle yarıştırmış olan ağabeyim ressam Muzaffer Akyol’u aradım.
40 yıldan fazladır Asmalı’nın ruh tomografisini çeker, Şehbender Sokak’ta yakın zamanda ‘müze ev’e çevirdiği 5 katlı binada yaşar.
Asmalımescit Başkonsolosu Muzo’yu Ayvalık’ta bir tavla seansında yakaladım.
“Bir memnun olanlar bir de olmayanlar var” dedi, devam etti: “1990’larda Asmalı dönüşürken yatırım yapıp para kazananlar memnun ama buralarda yaşayanlar, evlerine girip çıkamayanlar mutsuz.
Bu operasyon mahallenin düzene girerek yaşamasına imkân sağlayacaksa seviniriz. Ammaaa, bu düzenleme abartılır da mahallenin dokusunu değiştirirse, başka Pera operasyonlarına zemin oluşturursa, olmaz! Altyapısı olmayan değişimden fayda gelmediğini defalarca gördük.”
* * *
Kendi Asmalımescit’imi anlattım, Başkonsolos Muzo’nun Asmalımescit görüşlerini aktardım, bir de Fikret Adil’in şahane kitabı “Asmalımescit 74”ten, 1930 model halini okuyalım mahallenin.
Sonra herkes sanal terazisinde kendi başına tartsın vaziyeti:
“Macera peşinde vatanını bırakan, hudut haricine atılan, yayan devriâleme çıkan ecnebiler ve barlarda çalışan bütün artistler Asmalımescit’te otururlar.
Dünyanın her köşesinden gelmiş, ekserisinin milliyetleri ancak pasaportlarında -eğer varsa- yazılı bu insanların etrafında, gene ecnebi, fakat en aşağı 20 senedir Asmalımescit’te yerleşmiş bir grup daha vardır.
Bu grupa mensup olanlar artist acenteliği, tefecilik, pansiyonculuk ve tellâllıkla geçinirler; her lisanı konuşurlar, hiçbirisini okuyup yazamazlar, Türkçe imzalarını atmayı bilirler ve zabıtadan tanıdıkları çoktur.
Marsilyalı bir ‘souteneur’ (muhabbet tellâlı), Napolili bir ‘lazzarone’ (kabaca ‘aylak’ diyelim biz ona!), Şikagolu bir ‘gangster’ kendisini Asmalımescit’te yabancı saymaz...”
* * *
Özetle: Asmalımescit’i düzenleyin ama sokakları öldürmeyin.
Yazarın Tüm Yazıları