28 Şubat gerçekten globalleşti

EN son haber Kenya'dan geldi 11 Eylül saldırısını birazcık geç de olsa sonunda nihayet öğrenen Masai Mara kabilesi, saldırıda ölenlerin ailelerine yardımda bulunmaya karar vermiş.

Ve tam tamına 15 adet ineği New York'a gönderilmek üzere bağışlama kararı almışlar.

Kabile üyeleri, terör kurbanlarının ailelerine nasıl yardım edebilecekleri konusunda uzunca düşünmüşler, nihai kararı almadan önce.

Kenya'da kabile geleneklerine göre, bir insanın başka bir insana değer verdiğini gösterecek ve ona bağışlayabileceğiniz üç tür mal varmış:

Çocuk, toprak ve inek.

Sonunda, uzun düşünmelerden sonra 15 çocuk değil de inekleri vererek işi çözmüşler.

* * *

Görüyorsunuz değil mi, 11 Eylül saldırısından sonra bizdeki 28 Şubat sürecinin globalleşeceğini söyleyenler nasıl da haklı çıktılar.

Olaylardan ancak 9 ay sonra haberdar olabilen kabileler bile bir şekilde ABD'den yana tavır alıyorlar inek filan bağışlayarak.

Aslında Masai Mara kabilesinin 28 Şubat sürecine olumlu bakacağı bundan altı yıl öncesinde bile belli olmuştu.

Kabile üyeleri 1995 yılında Ertuğrul Özkök ile tanıştılar.

Özkök, yanına birkaç Hürriyet çalışanı ve kalabalık bir reklam şirketi yöneticisi grubunu alarak Masai Mara kabilesini ziyaret etti.

Masai Mara'ın üst düzey yöneticileri o gün tam kadro oradaydılar.

Ertuğrul Özkök, Rudyard Kipling gibi giyinmişti.

Tavırları da Kipling'den alınmış gibiydi. Kendisine oracıkta toprak hediye edilseydi, kesin olarak Kenya'da kalıp, acımasız bir ‘‘hacienda’’ işletmesinin başına geçermiş gibi davranıyordu.

Ancak ne yazık ki yurtdışında sürekli kalmasına yol açacak böylesine bir gelişme olmadı.

Bunun yerine başka perde arkası gelişmeler yaşandı.

Masai Mara kabilesi, kendilerine gülümseyerek bakmakta olan Ertuğrul Özkök'ün önünde aniden zıplamaya başladılar.

Öyle böyle zıplama değil ama, görseniz şaşardınız. Ben de oradaydım, ağzım açık kalakaldım adamlara bakarken.

Ve işte o anda olanlar oldu; Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni'nin o ana kadar gizli kalmış bir yeteneği daha ortaya çıktı.

Ve Ertuğrul Özkök de zıplamaya başladı.

Üstelik hepsinden de fazla zıplıyordu. NBA'da oynuyor olsaydı pota altında zıpladığı takdirde direkt olarak potanın içinden geçip öte tarafa bile düşebilirdi.

Masai Mara kabilesi üst yönetiminin hayatta en önem verdikleri yetenekleri, bir anda Rudyard Kipling kılıklı tuhaf beyaz adam tarafından ellerinden alınmıştı.

* * *

Anında genel yayın yönetmenine birçok çocuk bağışlamak istediler, saygı ve sevgilerini göstermek için.

Allah'tan o bu hediyeyi reddetti.

Allah'tan diyorum; çünkü düşünsenize sonuç itibarıyla Hürriyet Gazetesi'nde 10 küsur kadar zencinin durmadan koşup oynaması ve genel yayın yönetmeni koridordan her geçtiğinde ona ‘‘baba baba’’ diye sesleniyor olmaları, son derece sinir bozucu bir şey olurdu.

Bunun üzerine kabile üyeleri ona toprak vermek istediler. İlla Türkiye'ye dönüp bizi rahat bırakmamak zorunda olduğu için, yabancı ellerde kalıcı olmasına yol açacak bu öneriyi de reddetti.

Ben işte o anda Masai Mara ziyareti boyunca ilk ve son kez ağzımı açtım ve ‘‘Sayın genel yayın yönetmeni, kararınızı bir daha düşünün. Bakın buraya Güney Afrika şaraplarını da yollatabiliriz’’ dedimse de bunu bile göz önüne almadı.

İnek hediyesini ise zaten prensip itibarıyla kabul etmedi.

Canlı inek ona köylülüğü çağrıştırıyor, ineklerle ancak bonfile şeklinde olduklarında muhatap olmayı kabul ediyor.

* * *

Üç hediye de ellerinde kalınca Masai Mara kabilesi hafiften bozuk attı gayet tabii ki.

Ancak bütün bunlardan sonra o günden bu yana lakabı ‘‘Heart of Darkness’’ olan genel yayın yönetmeni, son derece tuhaf bir şey yaptı. Kabile üyelerini yanına çağırdı, taktik veren basketbol koçu gibi onları etrafına topladı ve bir süre konuştu.

Konuşması bittiğinde kabile üyeleri tekrar gülerek zıplamaya başladılar; genel yayın yönetmeni ise mutlu bir ifadeyle yanımıza geldi.

Biz o zamanlar ne olduğunu anlayamamıştık.

Olaydan altı yıl geçti. Masai Mara bile 9 ay gecikmeyle de olsa 11 Eylül katliamını kınayınca anladım ki, işte o gün kabile üyeleri 28 Şubat sürecine aktif olarak dahil edilmişti. Genel yayın yönetmeni kısacık konuşmayla bile onları ikna edivermişti.

Komplo teorileri kurup duranlar haklılar, bu dünyada gerçekten gizli bir yönetici eliti var.

Bilmem anlatabiliyor muyum, HAKUNA MATATA!
Yazarın Tüm Yazıları