Günah keçisi

MİLLİ Takım, Ukrayna karşısında sapır sapır döküldü ve 3-0 yenildi. Futboldan anlayan ve anlamayan herkes kaleme sarılıp hezimetin sorumlusunu buldu:

Teknik Direktör Ersun Yanal!

Özür dilerim, futbol otoritesi falan değilim. Bu yazıyı sadece iyi bir izleyici ve sıradan vatandaş kimliğimle yazıyorum... Ve merak ediyorum:

Acaba maç boyunca sapır sapır dökülen, binbir beceriksizlik sergileyen ruhsuz futbolcuların hiç mi kabahati yok?

Bunların bir bölümü ramazan ayı boyunca maçlara oruç tutarak çıktı. Kafa yapılarını, meslek anlayışlarını oradan anladık. Düşünün, sahada 90 dakika koşması gereken bir oyuncu gün boyunca oruç tutuyor! Yemek yemiyor, su içmiyor. Ardından iftar ediyor. Karnı aç. Vücuduna gün boyunca gerekli besinlerin hiçbiri girmemiş. İftardan iki veya üç saat sonra şişkin midesiyle maça çıkıyor!

Bunun adı en azından mesleğine ihanettir, başka ne olabilir!

Sadece mesleğine değil, o takıma gönül vermiş seyirciye ve kulübüne de ihanettir.

* * *

Ukrayna hezimetinin faturası Ersun Yanal’a kesildi. Maça çıkardığı takımda, verdiği taktikte hata yapmış olabilir. Bunu hiç kimse inkár edemez. Hocanın sorumluluğu elbette vardır.

Ama bizim medyamız, kendisine hedef seçerken o hezimette bence çok daha büyük payı olan futbolcuları es geçiyor. Onları görmezden geliyor. Tek günah keçisi olarak Ersun Yanal ilan ediliyor.

Sahada acemiliği o mu sergiledi? Golleri o mu kaçırdı? İnanılmaz golleri o mu yedi?

Acaba futbolcuların kaçında Milli Takım ruhu kalmış?

Futbolcular milli maçlarda -ve takım maçlarında- acaba hangi amaçla oynuyor?

Sadece ve sadece para için değil mi?

Varsayalım Ukrayna’ya golleri sıra sıra atıyorduk... Ve oyuncularımız sahada sevinçten zıplıyor, birbirlerine sarılıyordu.

Alacakları 20 milyar prim için değil mi?

Peki, yendikleri takdirde para alsınlar. Yenildiklerinde, böyle bir hezimete uğradıklarında niçin -maddi veya manevi- herhangi bir ceza uygulanmıyor?

Büyük futbol otoritelerimiz kusura bakmasın, ben vatandaş gözüyle bu soruları sormakta haklıyım.

Başarıda hep vereceksin ve onlar para kazanacak. Başarısızlıkta ise onların hiçbir sorumluluğu olmayacak!

Faturanın tamamı teknik direktöre kesilecek!

Futbol gerçekten acımasız bir oyun. Örneğin Ukrayna maçında ilk dakikalarda elimize geçen bir fırsatı kullansaydık, ilk golü atıp o coşkuyla maçı kazansaydık, Ersun Yanal ve oyuncular şimdi ‘kahraman’ ilan edilmiş olacaktı.

Olmadı. İnşallah başka zaman olur!

RANT KAPISI KIZILAY

Kızılay’da utanç verici, yüz kızartıcı işler oluyor. Ulusal bir yardım kuruluşu siyasete, yolsuzluğa, kişisel çıkarlara alet edilmiş, sürekli tokat yiyor.

Kızılay, rant kapısı olmuş.

Utanalım.
Ayıptır.

Dünyanın hangi ülkesinde Kızılay, Kızılhaç gibi yardım kuruluşları bu duruma düşürülür?

Bizim Kızılay her iktidar döneminde birilerinin, partili yandaşların çıkarlarına hizmet ediyor. Toplumda bütün saygınlığını, güvenilirliğini yitirdi.

Bu konuda gözümüzü açan da 17 Ağustos 1999 depremi oldu. Kızılay’da dönen ve döndürülen dümenler bu deprem sonrasında iyice açığa çıktı.

Hükümetler geliyor, hükümetler gidiyor ve hiçbiri Kızılay’ı ‘adam gibi’ bir Kızılay yapmak için çaba harcamıyor. Hepsinin amacı aynı:

‘Buraya kendi adamlarımızı getirelim, bol kaynağı olan bu kuruluş biraz da bizimkilerin hortumuna çalışsın.’

Yalan mı?

Bugün Kızılay kongresi yapılacak, herkes birbiriyle mahkemelik. Aynı kepazeliği bir kez daha yaşayacağız. Türkiye Kızılay’ını bu kafanın, bu anlayışın elinden kurtaracak, bu rezilliğe son verip onu yeniden ‘Kızılay’ yapacak bir güç yok mu?

Yok... Çünkü avanta çok büyük.
Yazarın Tüm Yazıları