Güncelleme Tarihi:
25 yıl önce tesadüf eseri Buda heykeli biriktirmeye başlayan, bugün itibariyle tam 1170 Buda heykeline sahip olan Zeki Alasya, evinin kapılarınıilk kez Kelebek'e açtı ve ilginç koleksiyonuyla objektifimize poz verdi. Budist olmadığının altını çizen Alasya, koleksiyonun başlangıç hikayesini de anlattı.
Burada ne kadar Buda var Zeki Bey?- 1170... Tabii bu, bugünkü rakam. Hafta sonu 1200 olur. Çünkü doğum günüm!
Peki neden Buda koleksiyonu?
Benziyor ama...
- Evet, benziyor. Özellikle kulak memeleri. Buda’nın kulak memeleri neredeyse omuzuna kadardır. Benimkiler de bayağı uzun. Gülümsemesini, tipini, şeklini ve heyecanını çok severdim. Şımarık bir figürdür. Benimle benzeşen özellikleri var yani. Dingin, sakin, rahat, kendiyle ve hayatla barışık bir tip Buda.
Koleksiyondaki bütün Budalar da gülüyor zaten...
- Koleksiyonum, "Happy Buda" dediğimiz gülen Buda’lardan oluşuyor.
Anladım, yani gerçek Buda değil...
- Evet. Asıl Buda, hiç koleksiyonunu yapmaya heveslenmeyeceğim, çok sevimli olmayan, zayıf, suratsız bir figür.
"Happy Buda"ya turistik bir obje diyebilir miyiz?
- Evet. Budistler, Happy Buda’yı bozulmuş Buda olarak kabullenmişler ve onu karikatürize etmişler. Bunu tümüyle reddetmiyorlar, nefret de etmiyorlar. Sadece gülüp geçiyorlar. Turistik bir şey olduğu için de giderek bunu sevimli kılmışlar.
Koleksiyonunuzla ilgili Budistler ile görüştünüz mü?
- Tabii. Benim Buda’ya bu kadar meraklı olmamdan çok etkilendiler. Sonra kibarca, gerçek Buda’nın bu Buda olmadığını söylediler. Budist felsefeye baktığınız zaman Buda’yı bir ilahi kudretin elçisi olarak görmüyorlar. Buda’yı doğrudan doğruya yaratıcı bir güç olarak görüyorlar. Onların hoşveri, sabırla ilgili bir felsefeleri var. Bu felsefelerinden
BUDİST DEĞİLİM
Peki Zeki Bey, koleksiyona başlamadan önce Buda’nın yaşamıyla ilgili bir bilginiz var mıydı?
- Evet, vardı. Buda’nın felsefesini, yaşam hikáyesini bilirdim. Eğer Budist olup olmadığımı soruyorsanız, değilim. Fakat Budist akrabalarım var. Ayrıca Budist olsam, toplayacağım Budalar bunlar olmazdı. Bu, dediğim gibi biraz fantastik bir Buda.
Sohbetimizin başına dönersek eğer, evde nereden geldiği belirsiz bir Buda’nızın olduğunu, sonrasında koleksiyona başladığınızı anlatıyordunuz...
- Evde bir tane Buda’mız duruyor... Bir yılbaşı öncesi, birlikte çalıştığım şirketlere hediye alacağım. Uzun zamandır tanıdığım bir hediye dükkanı sahibi ile bir araya geldim. Satın alabileceğim hediyeleri tek tek masanın üzerine çıkardı. En sonra da bir Buda heykeli koydu. Ne alaka değil mi? Ama ben Buda’yı çok sevdiğimi, beğendiğimi söyledim. Çünkü kaliteli bir heykeldi. Fakat öyle almaya falan niyetim yoktu. Geçtim, gittim... Bir sürü alışveriş yapınca, adam bana Buda’yı hediye etmez mi? Evdeki Buda sayısı etti iki. Bu olaydan üç ay sonra bayram geldi. Ve bir bayram sabahı kapım çaldı, karşımda hediye aldığım arkadaş ve elinde bana bayram hediyesi olarak getirdiği Buda heykeli...
Åžaka gibi...
- Gerçekten öyle. O arkadaş benim Buda merakım olduğunu, Buda sevdiğimi falan sanmış. Oysa hiç alakam yok. Etti mi size üç!
İpin ucu ne zaman kaçtı peki?
- Üçüncü Buda’nın hediye edildiği tarihlerde kızım liseyi bitiriyordu. O dönem belli bir notu tutturan öğrenciler, ikinci dönem okumadan mezun oluyorlardı. Kızım da bana ilk dönem mezun olacağını söyledi. Ben de ona "Tamam mezun ol, dile benden ne dilersem" dedim. Kızım mezun oldu ve onu Drakula’nın şatosuna götürmemi istedi. Söz verdiğimiz için Bükreş yollarına düştük. Gittiğimiz gün feci yağmur yağıyordu ve bizim de hiç hazırlığımız yoktu. Yağmurluk almak istedik. Birkaç dükkan gezdik, bulamadık. Hiçbir şey yok. Son bir dükkana ümitle girdik. Bomboş bir dükkan, hiçbir şey yok. Sadece bir tezgah ve üzerinde 2 Buda heykeli var.
- Vallahi öyle. O Buda’lar bana öyle bakıyorlar. Resmen beni o dükkana çektiler. Tabii hemen ikisini de satın aldım. İşte ondan sonra ipin ucu kaçtı. Ertesi gün Drakula’nın şatosunu gezdik. Oradan da Avrupa turuna çıktık. Türkiye’ye döndüğümüzde evimizde 28 tane Buda’mız olmuştu. O ya da bu şekilde, o Buda’lar beni buldu ve 25 yıl önce bu koleksiyon maceram başladı.
Koleksiyonu oluştururken hiç Hindistan’a, Çin’e gittiniz mi?
- Gitmedim. Ben bu koleksiyonu Türkiye ve Avrupa’dan oluşturdum. Bana Çin’den, Hindistan’dan hediye gelen Buda’lar oldu. Ama planlarım arasında oralara gidip, toplamak da var. Bunun için tabii çok para gerekli. Başıma gelecekleri biliyorum. Allah korusun, ben bir Hindistan, Tayland, Çin gezisi falan yapacak olsam, 25 yılda yaptığım bu kadar Buda’yı, üç ayda yaparım. Bu da benim için çok iyi olmaz. Bir de hediye gelenler var. Bu Buda’ların üçte biri hediyedir.
Koleksiyon değeri olan Buda’lar var mı peki?
- Koleksiyon değeri olarak hiç yok. Ama birim değeri olarak var. Mesela yarı değerli taşlardan, kıymetli madenlerden yapılmış birkaç tane heykelim var.
Fiyat aralığı nedir?
- 2 YTL değerinde olan tahta Buda da var, yakut damarlı lapis taşından yapılan ve değeri 12 bin YTL olan da...
n Koleksiyonun toplam değeri ne kadardır?
- Çok para gitmiştir, bilmiyorum. Ama biraz önce dediğim gibi benim para vererek aldığım kadar hediye getirenler de oldu. Benim için tek tek birim fiyatları önemli değil. Benim için bir koleksiyonun içinde olmaları önemli.
Peki korumak zor mu?
- Bu koleksiyon tahta, metal, porselen, cam, sedef, kristal, taş ve yarı değerli taşlardan oluşuyor. Hepsinin bakımı çok zor. Küçük bir atölyem var. O atölyede zaman zaman bütün hepsini elden geçiriyorum. Mesela boyası dökülenleri boyuyorum, düşüp kırılanları yapıştırıyorum. En zoru da temizlikleri. Yıllardır yardımcım olan hanımefendi
BENiMKi HASTALIK
Bu koleksiyonun ya da Buda’nın size şans getirdiğine inanıyor musunuz?
- Orada biraz tereddütlüyüm. Bana çok güzel duygular yaşattığı, artılar kattığı kesin. Ama şans, başka bir şey. Bu kadar Buda eğer bana teker teker şans verseydi, hálá kirada oturuyor olmazdım. Tabii Buda’lar beni çok rahatlatıyor. Hepsinin ayrı bir hikáyesi var.n Enteresan şekilde satın aldığınız bir Buda var mı?
- Çok... Birkaç kez Roma’da başıma geldi. Hiç olmadık dükkanlarda, olmadık şekilde Buda’lara rastladım ve onlar mağaza sahipleri tarafından bana hediye edildi. Türkiye’de de başıma
                                                                                                                         ÂRöportaj: Sema DENKER
Â