24 bu kadar tahammülsüz mü?

Dün sabah saatlerinde 24 kanalının moderatörlerinden Bahar Feyzan’ın kanalla yollarını ayırdığını duyurdu Medyatava sitesi...

Nereden çıktı bu, nedendir diye merak ederken (çünkü işini başarıyla yapıyordu ve 24’ün ekran yüzü olarak çok iyiydi Bahar Feyzan), 24 kanalından aynı siteye konuyla ilgili bir açıklama yapıldı.
Kanaldan kurumsal iletişim imzasıyla yapılan açıklamada;
“24 televizyonu, bir gazeteye verdiği röportajda ‘Beni en çok limon kolonyası kullanan bazı konuklar zorlar. Dayanamıyorum, burnumun direği sızlıyor. Konudan da kopuyorum, yayından da’ diyen Bahar Feyzan ile iş akdini feshetmiştir.
24 televizyonu, kullanılan ifadenin hem kuruma hem de konuklara saygı sınırını aştığı için bu kararı almıştır” denildi.
Açıklamayı okuyunca gözlerime inanamadım. Özrü kabahatinden büyük denir ya, 24’ün yaptığı aynen bu işte...
Bahar Feyzan bu sözleri Milliyet’in Cumartesi ekine verdiği röportajda söyledi.
Ne var bu sözlerde?
Ne zamandır 24 kanalında saygılı olmak, kolonya kokusunu sevmekten geçiyor?..
Demek ki bundan sonra kolonya kokusunu sevmeyen ve bunu açıkça ifade eden herkes kapının önüne konulacak 24’te...
Bu ne tahammülsüzlük?
24’ün hassasiyeti ‘kolonya kokulu’ Fehmi Koru’ya yönelik bir metafor olmasından kaynaklanıyor.
Zannetmiyorum ki Koru’nun bu işe müdahalesi olsun, “Bu kız ne diyor” diyerek Akif Beki’den Bahar Feyzan’ı göndermesini istesin...
Ama Akif Beki’nin röportajdan sonra Bahar Feyzan’ı arayarak “Neden bu lafları söyledin? Fehmi Koru’ya yönelik bir metafor bu” diye çıkıştığını biliyorum.
Salı sabahı da apar topar çıkışını verdiler işte.
Bu tahammülsüzlüğün dışında ikinci bir kural hatası da yaptı 24... Akif Beki ve Bahar Feyzan anlaşıp “Bu konuda açıklama yapmayacağız, anlaşarak ayrıldık diyeceğiz” demelerine rağmen, 24 konuyla ilgili açıklama yaptı ve Feyzan’ı röportajdan dolayı gönderdiklerini söyledi.
Bahar Feyzan’la önceden bir anlaşmazlıkları olmamasına rağmen...
Tut ki bu lafı söylemiş olsun, tut ki Fehmi Koru’yu kast etmiş olsun, bundan dolayı adam mı atılır?
Uyarırsın, olur biter. “Daha dikkatli ol” dersin, geçer...
Akif Beki ve Mustafa Karaalioğlu’nun bu konuda yapacakları açıklamayı gerçekten merak ediyorum...
En ufak bir imada bile insanları kapının önüne koyacaksınız. Sizinle aynı düşünmeyenlere bu kadar tahammülünüz yoksa, hangi açılım bizi iflah edebilir ki?..

Arda’nın aşk fotoğrafı

Hürriyet Magazin her hafta bir aşk haberi patlatıyor...
Geçen hafta Özgü Namal-Mithat Can Özer aşkı, bu hafta Arda Turan-Sinem Kobal.
Arda’yla Sinem arasında aşk olduğu hep konuşuluyordu ama ilk kez böyle görüntülendiler, üstelik Roma’ya tatile giderken.
Ünlülerin unuttuğu bir şey var...
Artık herkes muhabir.
Herkesin elinde bir cep telefonu, fotoğraf makinesi var.
Bu teknoloji çağında ünlülerin rahat nefes alacağı alan daha da azaldı...
Restoranda, markette, barda, havaalanında her an gizli objektiflerin gözetimi altındalar.
Eskiden yurtdışına çıktılar mı, kendilerini rahat hissederlerdi.
Şimdi bayramda Roma’ya, Paris’e, New York’a kaçamağa gitsinler bakalım, iki gün sonra bir cep telefonuyla çekilmiş görüntüleri bilgisayarımıza geliyor.
Yurtdışına çıkan Türkler’in sayısı da çoğaldı, yolda yürürken ünlüyü çekmek de kolaylaştı... Bu yüzden ünlülerin hayatı daha da zorlaştı.
Arda-Sinem fotoğrafı da öyle işte...
Hürriyet Magazin günlerdir bu fotoğrafın peşindeydi. Sonunda da buldu...
Madem fotoğraflar ortaya çıktı ve İtalya seyahati belgelendi, sevgili Arda da bu ilişkide kaçak güreşmeyi bırakmalı artık.
Her defasında söylüyorum; bir defa aşk haberleri çıkmaya görsün, er ya da geç bir şekilde kanıtlanıyor...

İade-i itibar

Emrah geçenlerde başsağlığı için aradığında, arabada onun şarkısını dinliyordum.
Tesadüfü söylesem belki hoşuna giderdi. Yıllar önce Emrah’ın Unutabilsem şarkısını çoğu şarkısı içinden seçip özel bir sevgiyle dinler, bir-iki bira içince koro halinde söylerdik...
Şimdi Nefes filmiyle tekrar yükselişte bu şarkı. Filmi izlemediğim için Nur Çintay’dan okudum. Gördüğüm kadarıyla şarkıya bayılanların sayısı hızla artıyor.
Çünkü garip bir biçimde artık hiçbir şey ilk haliyle sevilmiyor.
Mutlaka “yeniden dolaşıma” girmesi gerekiyor.
Müslüm Gürses’in, zengin ve seçkinlerin mahallesinde beğenilmek için Teoman’la düeti beklemek zorunda kalması gibi.
Emrah’ın Unutabilsem’i de yıllar sonra zengin ve seçkinlerin onayından Nefes’le geçiyor.
Kim bilir, Emrah değil de başka biri söyleseydi, 15 yıllık bir hit olacakken üstelik...
Yine de geç de olsa şarkının itibar kazanması güzel.
Yazarın Tüm Yazıları