23 günlük grevin perde arkası

Güncelleme Tarihi:

23 günlük grevin perde arkası
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 05, 2017 09:11

23 günlük grevin perde arkası

Haberin Devamı

Kocaoğlu: "Uzlaşmazlık sendikanın 'daha fazla' diye diretmesinden kaynaklandı"

GREV nedeniyle vapur seferlerinin 23 gün boyunca yapılmadığı, trafik sıkışıklığının arttığı ve toplu taşımda mağduriyetlerin yaşandığı İzmir'de, sendika ile belediye arasındaki uzlaşma Perşembe günü sağlandı, vapurlar körfezde salınmaya başladı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ise 23 günlük grevin perde arkasını, yaşadıklarını DHA'ya anlattı. Kocaoğlu, uzlaşma sürecinin uzamasının sendikacıların 'daha fazla alayım' diye diretmesinden kaynaklandığını öne sürerek, "Her verdiğim cepte ve durmadan yeni istekler geliyor. Ben bu belediyeyi vicdanımla, değer yargılarımla, kendi adalet anlayışıma göre yönetiyorum. Kimseyle de inatlaşmıyorum. Onlar üyelerinin hakkını koruyorlarsa biz de 4 milyon 250 bin İzmirli'nin hakkını koruyoruz. Bana bu görev 3. kez verilmiş, ben İzmirli'nin hakkını savunurum" dedi. Kocaoğlu, 80 işçinin işten çıkarılması nedeniyle DİSK'in aldığı daha sonra da ertelediği iki saat iş bırakma eylemi için de "Belediyeyi sendika idare etmeyecek. Ben nasıl sendikanın işine karışmıyorsam onlar da belediye yönetimine karışmayacak" dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi İZDENİZ A.Ş. ile Türkiye Denizciler Sendikası arasındaki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinden uzlaşma çıkmayınca 12 Temmuz'ta işçiler greve gitti, vapurlar yolcu taşımadı. Görüşmelerden 23 gün sonra uzlaşma çıktı ve grev 3 Ağustos'ta bitti, vapurlar yeniden çalışmaya başladı. Sendikacılarla inatlaşmakla, işçinin sorunlarıyla ilgilenmemekle eleştirilen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, toplu sözleşme görüşmeleri sürerken basına açıklama yapmayı doğru bulmadığını belirterek, uzlaşma sağlandıktan sonra perde arkasını DHA'ya anlattı. Kocaoğlu, uzlaşmadaki gecikmenin sendikanın her oturumda daha fazla hak talep etmesinden kaynaklandığını öne sürerek, şöyle konuştu:

"İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bütün şirketlerinde geçmişten bu yana ücretler Türkiye ekonomisinin kaldırabileceğinden fazla. Ben de bu konuda göreve geldiğimden bu yana adil olmaya çalışıyorum. Enflasyonun üzerinde bir iki puan da refah payı vererek sözleşmeleri yapmaya çalışıyorum. Altta kalmış düşük ücret alan varsa fazla zam yaparak denge tutturmaya çalışıyorum. Bunun adı toplu pazarlık. Sendika işçinin ücretinin yüksek olmasını isteyecek biz de İzmirli'ye hizmet edeceğiz, yatırım yapacağız. Biz de pazarlık ederek yatırım olanaklarımızı azaltmayacak bir yöntemle ücretleri vermeye çalışacağız. Onlar üyelerinin hakkını koruyorlar biz de 4 milyon 250 bin İzmirli'nin hakkını koruyoruz. Görüşmeler şöyle başladı; 2. sicil diye bir şey var. 2. sicil bugüne kadar uygulanmamıştı. Biz bu toplu sözleşme sürecinde 2. sicili uygulayalım ve bu denizcilerin zammını bu yıl 2. sicille telafi edelim, yüzde 25 zam verelim dedik. Bizim şirketimiz 2. sicile geçmemişti. Biz 2. sicile geçelim dedik ama bunun karşılığında deniz personeline zam yapmayalım enflasyonun çok üzerinde zam yapmış oluyoruz dedik. Bu arada bunlar mahkemeye başvurmuşlar 'İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 2. sicile geçmesi  zorunludur' diye karar çıktı. O karar gelinceye kadar sendika ve işçi bize 'yüzde 25 olan 2. sicil zammını verirseniz problem yok' demişlerdi. Toplu sözleşme bunun üzerine şekillenmişti. Kara personeline de yüzde 10 zam yaptık. Arasını da iyileştirin dedik. Sonra bu iş kitlendi, greve gittiler. Sendika bu süreç içinde bizi hiç aramadı. Basın yoluyla 'başkan sahip çıkmıyor, görüşmüyor' dediler. Başkanla görüşmek isteyen adam, Özel Kalem'ini arar, randevu ister, gelir derdini anlatır, uyuşur uyuşmaz. 'Aradı mı' diyorum sekreteryaya yok aramadı."

"KAPTANIN MAAŞI AYLIK 6 BİN 900 TL"

Kocaoğlu, sorunun çözümü için Ankara'ya gidip TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay ile görüştüğünü ve birçok taleplerini kabul ettiklerini belirterek, şöyle konuştu:

"TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay ile görüştüm. 'Deniz personeline yüzde 5 daha verelim kara personeline yüzde 2 verelim bu şekilde bitsin' dedik. TÜRK-İŞ Genel Başkanı, arka odaya geçti, telefon etti, geldi. dedi ki; 'Kaptanlara (26 kişi) ayda 29 TL daha ver maaşları net 6 bin 900 TL olsun' dedi. Onu da verdik. Biz de haber verdik, 'Yarın gelecekler anlaşacaklar' dedik. Bunun üzerine arkadaşlar gidince işte 'Kara personeline şu kadar istiyoruz bayramlarda 1 artı 2 değil, 1 artı 3 istiyoruz. Yani bir bayram çalışacak hem ana yevmiyesini alacak hem de iki yevmiye alacak. İki yevmiye olmasın üç yevmiye olsun gibi iş sulanmaya başladı. Arkadaşlar görüştüler. Bu arada ben de görüştüm. Beni aradı sendika başkanı lütfetti. Kaptanların yevmiyesine zam istediler. Yeniden 2 TL daha verelim dedi. 110 TL ise 112 TL. İlgilenmiyor bakmıyor konuşmuyor diyorlar ya bana 'Tamam, 2 TL daha veriyoruz imzalıyor musunuz' dedik. TÜRK-İŞ Genel Başkanı Atalay ile görüştüm. Bayramı versen başka bir şey çıkarıyor. İş imzalanamayacak boyuta geldi. Her verdiğim cepte ve durmadan yeni istekler geliyor. İZDENİZ ile yürüttüğümüz toplu pazarlık iyi bir sonuç olmadı. Tuttular 'oylama yapacağız' dediler. Çarşamba akşamı oylama yaptılar. Oylamadan grevi durduralım kararı çıktı. Toplu sözleşmeyi Perşembe günü saat 11.00'da imzaladık saat 15.00'te gemiler çalışmaya başladı."

"GREV OLMAMASI İÇİN VERECEĞİMİZ ÜCRETLER BELEDİYEYİ YATIRIM YAPAMAZ, ASFALT YAPAMAZ HALE GETİRİR"

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu, sendikaların 'daha fazla' anlayışı olduğu sürece grev olmaması için verilecek ücretlerin belediyeyi yatırım yapamaz, asfalt yapamaz, kentin ve belediyenin hizmetlerini sürdüremez duruma getireceğini öne sürdü. Kocaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu olay beni üzdü. İşçiyi 23 gün yevmiyesinden etti. İzmirliye zarar verdi. Toplu ulaşım çok hassas bir konu. Anayasa Mahkemesi, toplu ulaşımda grev yasağını kaldırınca böyle bir durumla karşı karşıya kaldık. Grev yasağı olduğu dönemlerde de zaten pazarlık usulü yapıyoruz. Grev yapılabilmesi, vatandaşın mağduriyetinin belediyeye yansımasına belediyenin köşeye sıkıştırılmasına, sendikacı arkadaşlarımızı uzlaşmaz 'daha fazla daha fazla alayım' anlayışına götürdü. Şimdi geçtiğimiz günlerde kamuda 190 bin işçiyi ilgilendiren toplu sözleşmede yüzde 7.5 artı birinci yıl yüzde 5 ve seyyanen 80 TL zamlar verildi. Oradaki net değil brüt ücret 2 bin, 3 bin lira arasında sonuçlandı. Bizde kaptanların 6 bin 900 TL net ücretinden söz ediyoruz. Bir tarafta 3 bin TL ücret, hangi kademeden bakarsanız bakın brüt olarak en az alan işçimiz devlet işçisinden iki katını alıyor. '2. sicil benim hakkım üstüne devlet 7.5 artı 5 verdi onu da ver.' Böyle bir pazarlık olmaması gerekir. Ben işçimin hakkıyla çalışanımın hakkıyla vatandaşımın hakkını dengelemek zorundayım. Kimse işçiye fazla para verdik diye bize ne aferin der ne de herhangi bir karalama yapar. Ben bu belediyeyi vicdanımla yönetiyorum. Değer yargılarıma göre kendi adalet anlayışıma göre yönetiyorum. Kimseyle de inatlaşmıyorum. Bu süreci ben basına haber vermedim çünkü bu bir pazarlık. Pazarlık kamuoyunda yapılmaz Belediye başkanından basın yoluyla randevu istenmez. İşin her bakımdan disipline edilmesi gerekir. Bitti herkese hayırlı olsun ama toplu ulaşımda grev hakkı olduğu müddetçe sendikalar da bu pencereden baktıkları müddetçe sendika olan belediyelerde toplu sözleşmelerde grev kaçınılmaz olacaktır. Yoksa grev olmaması için vereceğimiz ücretler belediyeyi yatırım yapamaz, asfalt yapamaz, kentin ve belediyenin hizmetlerini sürdüremez duruma getirir. Belediyenin görevi sadece çalıştırdığı işçiye ücret vermek değildir aynı zamanda yatırım yapmaktır. Biz bu dengeyi kurmaya çalışıyoruz."

"BEN ÇALIŞMAYANLA YOLUMU AYIRMA KARARIMDAN VAZGEÇMEDİM, SENDİKA İLE BÖYLE BİR PAZARLIK YAPMADIM"

Vapur seferlerinde grev sürerken otobüs işçilerinin çalıştığı ESHOT'un 80 işçinin işten çıkarılması nedeniyle perşembe günü saat 06.00- 08.00 arasında iş bırakma kararı aldığını belirterek, süreci şöyle anlattı:

"13 yıldır çalışmayan arkadaşları ayırmamız gerekiyor. Hasta olmadan rapor alan, sosyal medyada olmayacak kişilere olmayacak yazılar yazan, belediyenin aleyhine çalışan, iş yapmayan ve ortalığı karıştıran, huzursuzluk yaratan kişilerle belediye yolunu ayırsın diye karar aldık. Verim alamıyoruz ve bu salgın hastalık gibi. Dedik ki en problemlisinden en çalışmayan, en çok raporu istismar eden, izin almadan mesaiye gelmeyenlerle yollarımızı ayıralım. Belediyenin olanakları arkadaşların işine gelmiyor. Onlar başka yerde kendilerine ikbal bulsunlar. Biz çalışacaklarla yolumuza devam edelim dedik. Toplam çıkardığımız kişi sayısı 80. Kıdem ve ihbar haklarını vererek çıkarıyoruz. Biz sizinle çalışamayacağız diyoruz. Adam bir yılda 60 gün rapor almış. Hastalığı var mı? Yok. Ya gitmiş evine yatmış ya da gitmiş başka bir yerde çalışmış. Bunun üzerine 'işi durduracağız' diye bir karar almışlar 06.00-08.00 arasında. İki saatte olsa sabah vatandaş işine gidemeyecek. Biz de 'yasal hakkımız neyse onu yapacağız, tutanakları tutacağız' dedik. Sonra arkadaşlar kendi aralarında değerlendirmişler 'saat 24.00 gibi eylemi erteledik, Belediye ile görüştük, anlaştık' diye açıklama yaptılar. Biz aldığımız çalışmayan insanlarla yolumuzu ayırma genel uygulamamızdan vazgeçmedik. Sendika ile böyle bir pazarlık yapmadım. Sendikanın yapacağı bir iş var. Kardeşim biz burada Türkiye standartlarının üzerinde ücret alıyoruz, en az iki katı. Bizim bunu hak etmemiz gerekiyor. Çalışalım, verimliliğimizi artıralım, işimizi yapalım demesi gerekiyor. Çoğu yerde sendika yok. Bunu demesi gerekirken 'sen bu işçiyi atamazsın, ben işi durduracağım' demek sendikaların açmazı. Bu açmazdan sendikaların kurtulması gerekiyor."

"VAPURLARA BAKIM GEREKİR ALGISI YANLIŞ"

Kocaoğlu, vapurların 23 gün çalışmaması nedeniyle belli bir bakım onarım sürecinden sonra hareket edebilecekleri yönündeki algının da doğru olmadığını, sözleşme imzalandıktan dört saat sonra vapurların yolcu taşıdığını belirterek, "Grev de olsa sistemin ayakta kalması için vapurun bakımını yapmak zorunda. Bu da yapıldı ve çıktı" dedi. Kocaoğlu, vapurların 23 gün boyunca yolcu taşımamasının maliyetinin işçiye verilecek haktan çok daha fazla olduğu yönündeki eleştiriler için şunları söyledi:

"Toplu ulaşımda otobüs ve vapurda zarar ediliyor. Buna da bakılmaz. Ben İzmirli'nin genelin menfaatini korumak için çalışıyorum. Genelin menfaatini korumuyorsun diyen varsa onunla tartışırım."

Elif DEMİRCİ / İZMİR, (DHA)

FOTOĞRAF

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!