21'inci Yüzyıl için ikinci manifesto denemesi

Önümüzdeki 26 Ağustos-4 Eylül tarihlerinde Johannesburg'da Dünya Zirvesi toplanacak.

Binlerce delege, insanı, kuşu, çiçeği böceğiyle dünyanın yoksulluktan ve yokoluştan kurtarılmasını konuşacak. Aynı niyetle 1992'de Rio'da yapılan zirvede alınıp da uygulanmayan bütün kararlar yeniden gündeme hakim olacak. 21'inci Yüzyıl için ikinci bir kurtuluş manifestosu yazılacak. Ancak ABD Başkanı Bush zirveye katılmayacak olması, daha şimdiden bir başarısızlık alameti sayılıyor. İyi de, Rio'daki zirveye babası katıldı da ne oldu?

RIO de Janiero 1992: BM'nin kalkınma ve çevre konferansının ardından tüm dünyada bir coşku rüzgarı esiyordu. Dünya hükümetleri yeryüzünü bekleyen tehlikelerin nihayet farkına varmıştı. Yoksulluk ve çevrenin tahrip edilmesi arasındaki şeytani kısır döngüyü, türlerin yok olduğunu ve iklimlerin değiştiğini nihayet kabul etmişlerdi.

Rio'da yeni bir uluslararası hukuk doğmuştu. Biyolojik çeşitlilik ve iklimin korunması konusunda bir konvansiyona imza atılmıştı. ‘‘Gündem 21’’ başlığı altında belirlenen ‘‘21'inci Yüzyıl'ın ev ödevleri’’ yoksullukla savaşı, demokratikleşmeyi ve sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı öngörüyordu. Bütün sanayileşmiş ülkeler, soğuk savaş perdesinin kapanmasının ardından gelişmekte olan ülkelere daha fazla kalkınma yardımı sözü veriyordu.

Aradan 10 yıl geçti. Bugünkü tablo şöyle: Kalkınma yardımı iyice azaldı. Kyoto iklim anlaşması, ABD'nin tek taraflı iptali yüzünden suya düştü. 1995 yılında yapılan Dünya Ticaret Örgütü anlaşması, Gündem 21'in sosyal politikalar ve çevreyle ilgili bütün hedeflerinin gerisinde kaldı.

Şimdi Johannesburg'ta sil baştan yapılacak. Yaklaşık 170 devletten 160 bin delegenin katılacağı konferans, kendi sınıfında dünyanın en geniş katılımlı zirvesi olacak. Sürdürülebilir kalkınma ve çevrenin korunması için neler yapılabileceği konuşulacak.

Ancak ABD Başkanı Bush, programı yoğun olduğu için zirveye katılmıyor. Bu durum da zirveye şimdiden başarısızlık damgası vuruyor. Şu ana kadar 45 lider zirveye gideceklerini açıkladılar. Aralarında Blair ve Berlusconi de var.

Zirve için kampanya yapan sivil toplum örgütleri ise Johannesburg konferansının, ABD'nin öncülüğündeki çokuluslu şirketlerin dünya üzerindeki egemenliğinin yeniden teyit edileceği bir platforma dönüşeceği görüşündeler. Dünya Dostları örgütünün verilerine göre dünyanın en büyük 51 ekonomisini çokuluslu şirketler oluşturuyor, geri kalan 49'unu ise ülkeler. Çokuluslu şirketleri çevreyi yağmalamaktan alıkoymanın yolu ise şimdiye kadar bulunabilmiş değil.

50 YILIMIZ KALDI

Ancak artık zenginlik de kurtuluş yolu değil. Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın verilerine göre insanoğlunun lüks yaşamı sürdürebileceği sadece 50 yılı kaldı. Çevrecilere göre aşırı tüketim ve doğal kaynakların yağmalanması yüzünden 2050 yılında yaşamak için iki yeni gezegen daha bulmak gerekecek. Aksi takdirde insan türü kitlesel bir şekilde yok olmaya başlayacak.

Uzayda koloniler kurulması halen bilimkurgu boyutunda bir proje olduğu için tek çare tüketimi kısmak. Bilindiği gibi aşırı tüketim alanında en gözde örnek Amerikalıların oburluğu. Her bir Amerikalı'nın gıda ve yakıt tüketimi 25 Afrikalıya eşit. Afrika'nın en yoksul ülkelerinden biri olan Burundi'deki bir vatandaşı beslemek için 0.4 hektar toprak yeterliyken, Avrupalı'ya 6, Amerikalıya ise tam 12 hektar toprak gerekiyor. Bu sonuncusu uygarlık tarihinde görülmemiş bir rakam.

Kimi çevreciler ABD'nin yaşam tarzını değiştirmemek için Mars'ta su aradığını, bulursa kızıl gezegende koloniler kuracağını iddia ediyor.

Altıncı yokoluş süreci başlıyor

BM'nin Johannesburg zirvesi öncesinde yayınladığı bir rapora göre şu anda dünyadaki kuşların yüzde 12'si ve memelilerin dörtte biri nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Richard Leakey ve Roger Lewin'in yayınladığı ‘‘Altıncı Tükeniş’’ adlı kitaba göre ise dünya ilk kez, türlerin insan eliyle yok edildiği bir sürece girmek üzere. İlk kez 450 milyon yıl önce türlerin tükenişine tanık olan dünya bu süreci tam beş kez yaşadı. Sonuncusu da 65 milyon yıl önce dünyaya bir meteorun düşmesi sonucu dinozorların yok olmasıydı. Bugünkü koşullar devam ettiği takdirde önümüzdeki 50-100 yılda, aynı dinozorlar gibi bazı türlerin, insanlar yüzünden kitlesel olarak yok olabileceği söyleniyor.

İşte son 30 yılda insan eliyle tüketilenler:

Doğal yaşamın üçte biri.

Atlantik'teki balık rezervleri 1970'ten bu yana 264 bin tondan 60 bin tona indi.

32 yıl içinde ormanların yüzde 12'si yok oldu.

Nehir ve göllerdeki taze su kaynaklarının yarısı bitti.

Okyanuslardaki yaşamın üçte biri yok oldu.

Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan 350 tür memeli, kuş, sürüngen ve balığın yarısı tükendi.

Son 20 yılda kaplan nüfusu yüzde 95 azaldı. Fillerin sayısı 1.2 milyondan 500 bine indi.
Yazarın Tüm Yazıları