2003 yılını bitirirken beklentiler olumlu

2003 yılına yeni bir hükümetle Irak sorununun gölgesinde başladık.

Beklentiler bozuldu. Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilerimizde belirsizlikler yaşandı. Yılın ilk üç ayında iki milyar doların üzerinde bir sermaye kaçışı oldu. Irak sorunu, Türkiye ekonomisinin üzerinde çok büyük bir yük oluşturdu. Adeta, yılın ilk üç ayında ekonomi Irak sorununun altında ezildi.

Irak Savaşı'nın beklentilerden çok daha çabuk bitmesiyle Türkiye ekonomisi üzerinden çok büyük bir yük kalktı. Başka hiçbir şey olmasa da, yükün kalkması beklentileri olumluya döndürdü. Göreli olarak yumuşayan IMF ile yeni hükümetin anlaşması beklentileri daha da olumluya çevirdi.

Yeni hükümet acemilikler gösterdiyse de, ekonominin önünün açılmış olması, IMF'ye olan borçlarımızın ertelenmesi, gecikerek de olsa, stand-by düzenlemesinin gözden geçirmelerinin tamamlanması yılın ilk üç ayında sistemden çıkan dövizlerin fazlasıyla geri gelmesine neden oldu.

Merkez Bankası'nın da yardımıyla Hazine bonosu faizleri inerken, döviz kurları ilk üç aylık çalkantıdan sonra istikrara kavuştu. Reel olarak Türk Lirası değerlendi. Finans piyasalarındaki istikrar 2002 yılında başlayan iç talep genişlemesinin artarak devam etmesine neden oldu. İhracat artarken, ithalat daha da fazla artarak dış ticaret açığı eski rekorlarını tekrarlama eğilimine girdi.

Kurlardaki istikrar, TL'nin reel değer kazanması, kamunun ürettiği mal ve hizmetlere fiyat ayarlamalarının yapılmaması ve artan ithalat, fiyat artışlarını dizginleyen en önemli etkenler oldular. Toptan eşya enflasyonu ortalama olarak aylık yüzde 1'in altına düşerken, tüketici enflasyonu iç talep genişlemesine paralel olarak aylık ortalama yüzde 1'in üzerinde seyretti. Yıllık bazda hedeflenen enflasyon tutturuldu. Bu da ileriye dönük beklentilerin daha da iyileşmesine neden oldu.

Ekonomik büyüme, iç talep genişlemesiyle yüzde 5'ler civarındaydı. Büyük bir olasılıkla, 2003 yılındaki büyüme olduğundan daha küçük tahmin ediliyor. Yine de, özellikle otomotiv ve dayanıklı tüketim mallarından kaynaklanan ciddi üretim artışları yaşandı.

2003 yılı ekonomik performansının arkasında yatan en önemli etkenlerden biri, Irak Savaşı'nın bitmesiyle sistem dışından gelen dövizler oldu. Yılın ilk üç ayında 2 milyar dolardan fazla döviz çıkmışken, nisan ayından sonra sisteme giren dövizler 7 milyar dolar civarına geldi. Bu şekilde, 2003 yılında hızlanarak artan dış ticaret açığı bir sorun yaratmadı.

Ekonominin genel gidişatının yanında, hükümet de beklentileri radikal bir biçimde değiştirebilecek uygulama ve tartışmalardan kaçındı. Pragmatik bir görüntü verdi.


Bankalar artık

tüketicileri destekliyor




2001
yılındaki ekonomik krizin en ağır faturası bankacılık sektörüne çıktı. Fatura yalnızca devletin üstlenmek durumunda kaldığı zararlar değildi. Bugün sistemde faaliyetlerini sürdüren bankalar da zarar ettiler. Kredi müşterileri, kredilerini ödeyemeyecek duruma geldiler. Kredi portföylerinin kalitesi bozuldu.

Reel bazda banka kredileri nerdeyse yarı yarıya azaldıktan sonra bankalar kredilerini daha çok tüketici finansmanına doğru kaydırdılar. Gerek nominal gerekse reel faizlerin de hızla düşmesiyle tüketiciler açısından kredi kullanmak cazip hale geldi. Tüketici kredileri bankaların en yoğun rekabet ettikleri alanların başında geldi. Vadeler uzadı, faizler düştü.

2003 yılında yaşanan iç talep genişlemesinin arkasında tüketici kredilerindeki artış küçümsenmeyecek bir etkendi. İç talep faiz oynamalarına çok daha duyarlı bir hale geldi. Bu anlamda, faiz politikasının makro ekonomik değişkenler üzerindeki etkisi de hem arttı hem de etki süreci kısaldı.


Yapısal reformlar gecikiyor




KAMU
finansman dengesinin bütçe tarafı 2003 yılında iyi gitti denebilir. Bütçede belli bir tasarruf güdüsüyle hareket edilirken, faiz ve kurların da yıl içinde düşmesi, Hazine'nin finansman maliyetini ciddi ölçülerde azalttı.

Henüz Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile mahalli idarelerin finansman dengelerindeki gelişmeleri bilmiyoruz. Bu alanlarda bütçede olduğu kadar bir disiplinin olabileceğini düşünmek biraz zor. Dolayısıyla, kamu finansman dengesindeki rahatlama yapısal değişmelerden değil, daha çok makro ekonomik gelişmelerden kaynaklandı.

Bu yolla bir rahatlama geçici olabilir. Kamu finansman dengesinde kalıcı bir rahatlama ancak yapısal reformların hızla uygulamaya konmasıyla gerçekleşebilir. Yapısal reformlarda ise gözle görülür bir gecikme söz konusudur. Hükümet yapısal reformlar konusunda isteksiz davranmaktadır.

Yapısal reformların, geniş bir yelpazede, kamu finansmanında kalıcı iyileşmeler sağlanırken, yabancı sermaye yatırımlarını da hızlandırıcı bir etkisi olacaktır. Türkiye, 2003 yılında, ne kayda değer bir özelleştirme yapabilmiştir ne de yabancı sermaye çekebilmiştir.

2003 yılı ekim ayı itibarıyla, Türkiye'nin ihraç ettiği sabit sermaye yatırımı Türkiye'ye gelen yabancı sabit sermaye yatırımından daha fazla olmuştur.

IMF yapısal reformlardaki gecikmeleri şimdilik çok önemsemiyormuş gibi davranmaktadır. Dolayısıyla, IMF ile ilişkilerde bir sorun yaşanmamaktadır. Ama, yapısal reformların uygulanmasındaki gecikmeler ekonomik istikrarın sağlanmasını hem geciktirecektir hem de tehdit edecektir.

Çok iyi bir yıl dilerim.

Verimlilik artarken işsizlik azalmıyor

2003
yılına damgasını vuran önemli gelişmelerden biri de ekonomide verimliliğin artıyor olmasıdır. Ücretlerdeki reel artış çok düşük olmuştur. Buna karşılık, 2001 krizinden alınan derslerle ekonomide çarçur etme dönemi kapanmıştır.

Üretimde hem işgücünde hem de enerji gibi diğer girdilerde önemli tasarruflara gidilmiştir. Enerji kaçakları sorunu henüz kalıcı bir çözüme kavuşturulamamışken, yıllardan beri ilk kez, 2002 yılının ortasından bu yana, enerji üretimindeki artış ortalama imalat sanayi üretimindeki artışın çok gerisinde kalmıştır.

İstihdamdaki tasarruf, ülkedeki işsizliğe doğrudan etki yapmaktadır. Son iki yılda ekonomi reel olarak yüzde 13 civarında büyürken, istihdamda ciddi bir artış gözlenmemiştir. Dolayısıyla, ekonomik büyümenin istihdam üzerindeki beklenen olumlu etkisi görülmemektedir.
Yazarın Tüm Yazıları