2001'den alınması gereken dersler

Güncelleme Tarihi:

2001den alınması gereken dersler
Oluşturulma Tarihi: Aralık 31, 2001 00:00

YILIN bu son gününde, alınması gereken dersler açısından, cumhuriyet tarihinin en önemli yılını; duygusallığa düşmeden, soğukkanlı olarak değerlendirmek şarttır.Bu yıl, adeta cumhuriyet tarihinin, hatta daha öncesinin, tipik bir özetidir.Tek fark; önceki yıllarda bünyenin bir yerlerine gömdüğümüz tüm yanlışların bu yıl bir cerahat gibi patlamasıdır.Hálá gereken dersleri almazsak, herhalde bir daha hiç toparlanamayız.İki temel sorunumuzu şimdi hep beraber kabullenmek zorundayız:1) Yıllar içinde giderek artan oranda, üretmeden tüketmek hastalığına tutulduk.2) Bu hastalık hepimizi sardığı için, ekonomik krizden topyekûn sorumluyuz.* * *Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, 1) muasır medeniyet seviyesine ulaşmayı sadece tüketim alışkanlıklarının tahrik edilmesi olarak algılamış, 2) muasır medeniyetin üretime dayandığını katiyen çözememiş, 3) devlet aygıtını da tüketim ile üretim arasındaki farkı finanse eden mucize organizasyon olarak kavramıştır.* * *Çağdaş yaşamın dinamiği:Üretim = tüketim + tasarruf, denklemine dayanırken, necip Türk milleti moderniyeti:tüketimin üretimden büyük olabileceği cennet zannetmiştir. * * *Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının büyük çoğunluğu; çağdaş yaşamın şartı olarak toplumdan ve kendilerinden sorumlu bireyler olmak yerine, devlet aygıtına biyat eden sorumsuz kullar olmayı, belki de Osmanlı'dan gelen alışkanlıkla, hemen benimsemiş, hatta şiar edinmişlerdir.Bu çoğunluk başta maddi refah olmak üzere her türlü şer ve hayrı devletten bekler.Birey olmayı benimseyen muazzam azınlık ise, derdini bir türlü anlatamayan garip vatandaşlar olarak, kelaynak kuşları misali, hep aykırı kalmışlardır. * * *Türkiye devletten geçinmeyi o kadar geniş bir çerçevede kabullenmiştir ki; nüfusun % 45'ini oluşturan köylülük dünyanın en verimsiz üretimini yaparken devlet eli ile yıllık 11.5 milyar dolar desteklemeye konmakta, 1.5 milyon civarında memur devlet tarafından gereksiz yere istihdam edilmekte, sanayicinin ‘‘kárlarının’’ arasında üretimin payı (-%32), devlete verdiği borçların faizi ise (%120) oranında oluşmaktadır.Kısacası, herkes devleti, bir kutsal örgüt olarak, üretmeden refah yaratan bir varlık olarak görmektedir.Sonuç itibarıyla; devlet harcamalarının milli ekonomi içindeki payı daha 1991'de % 14 iken, 2001'de bu pay % 41'e yükselmiştir.Bu harcamaların üzerine verimsiz KİT üretimi de katılınca; devletin ekonomi içindeki payı % 60-70 seviyesine ulaşmaktadır.Türkiye, üretim ile hiçbir ilişkisi olmayan devlet aygıtını ekonominin her geçen yıl daha büyük aktörü haline getirerek, nihayet 2001 yılında, yokuş tırmanan hantal bir kamyon misali su kaynatmış ve yolda kalmıştır.* * *Bu gerçeği ve bu gerçek içinde kendimize düşen sorumluluk payını kabullenmeden 2002 yılının daha iyi geçmesi sadece hayal olur.Herkese sağlık, izan ve akıl dolu bir yeni yıl dilerim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!