2000 yılının kültür politikası

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Yeni kabinenin en çok yorulacak üyesi, Kültür Bakanı İstemihan Talay. Geçen akşam konserde rastladığım bir milletvekili arkadaşımın kanaati. Refah kadrolaşmasını temizleyebilirse, çok başarılı bir bakan sayılabilir.

Hürriyet'in dünkü sanat sayfasındaki; Hükümetten Sanata Pansuman haberi, Hükümetin Kültür Politikası kavramını yeniden tartışma gündemine getirdi.

Haberden bir bölümü yeniden okuyalım:

‘‘RP'li Kültür Bakanlığı'nın açıkca tavır aldığı opera , bale ve tiyatro'nun yanısıra, sürekli nü sansürü'ne hedef olan resim sanatlarının desteklenmesi ve geliştirilmesi, hükümet programında sanat politikasının ana hedefi olarak yer aldı.’’

Doğrusu uygar bir yurttaş olarak, böylesine bir önlemin hükümet programında yer alması, benim ağırıma gidiyor. Refahyol İktidarı'nın kültürde çizdiği çağdışı, utanılacak tablo.

Festivallere yardımı kestiler, hatta ellerindeki mekanları kullanma karşılığında para talep ettiler.

Yurt dışına açılımı tamamen engellediler.

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın Brno Müzik Festivali'ne gönderilmemesi, dış sanat gezilerinin dondurulması, hatırlamak istemediğim icraatın acı örnekleri.

***

HABERDEKİ bir maddede önerilenin TBMM'nin desteğini alacağını umuyorum. Eğer orada bulunanlar, Türk kültürünün gelişmesini, yeşermesini istiyorlarsa...

Bu madde; hayata geçirildiği, uygulandığı anda, sanatın bir çok meselesinin çözüme ulaşacağı inancındayım.

‘‘Özel sektörün kültürel yatırımları teşvik edilecektir.’’

Sanat yatırımları, vergiden muaf tutulmalıdır. Resmimizin, müziğimizin, özellikle sinemamızın gelişmesi, yurt dışına açılabilecek güce kavuşması buna bağlıdır.

Sponsorlara devlet bu imkanı sağlayabilir. Sanatı bizzat yönlendireceğine, yönlendirenlere yardım yolunu açmış olur. Artık biliniyor ki, uluslararası sanat ilişkileri devletler arasında değil, uluslararası özerk sanat kurumları arasında gerçekleştiriliyor.

Salona yatırımların, kişisel müzelerin bu yolla kurulacağına inanıyorum.

Hükümetin Kültür Politikası, kavramı, bir resmiyeti içeriyor. Ben de kültürle resmiyeti bir türlü bağdaştıramıyorum.

Devletin, bazı kültürel işleri yükleneceğine, bu işi yapanları desteklemesini daha çağdaş ve tarafsız bir tavır olarak görüyorum.

Hükümetin Kültür Politikası, her iktidarın kültürü algılayışına göre değiştiğinden, tehlikeli bir oynaklığa yol açıyor.

Gelelim haberdeki bir başka cümleye:

‘‘Tercüme eserlerin yayınlanması ve yaygınlaştırılması.’’

Bu cümle, tek parti dönemi yayıncılığının havasını taşıyor.Tercüme Bürosu, cumhuriyet rejimi yöneticilerinin Türkiye'de bir Rönesans yaratma düşünceleri doğrultusunda, bir avuç dilbilir aydının emeğiyle gerçekleşti. O zaman yayıncılığa devlet desteği zorunluydu.

Ya bugün?

Bugün böyle bir büroya gerek olduğunu sanmıyorum. Bir çok özel yayınevi, o büronun görevini, işlevini yerine getiriyor. Devlet, kitapçılığın gelişmesini istiyorsa, kitaplıklara kitap alarak bu yardımı sağlayabilir.

***

KÜLTÜR Bakanlığı, yeni projelerini, devletin kültüre yardım/denetleme, müdahaleci anlayışından sıyrılarak temellendirmelidir.

Yoksa Halkevi zihniyeti ile, Tercüme Bürosu özlemi bugünün kültürel ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktır.

Yazarın Tüm Yazıları