2’nci paragrafta hemen müzakere başlayabilir

BİR süredir durma noktasında olan AB ile ilgili çalışmalar, rutin toplantılarla, otomatik olarak, yeniden hız kazanmaya başladı.

Dün Ankara’da toplanan Türkiye-AB troykasında gündem konularından birini, İstanbul’da bir gün önce Kadın günü için yapılan gösteride yaşanan polis müdahalesi oluşturdu. Yani gündemdeki ağır konulara, hiç gündemde olmayan, polis şiddeti de eklenmiş oldu.

Troyka toplantısına AB Dönem Başkanı Lüksemburg, Temmuz’da bu görevi devralacak olan İngiltere ve Türkiye katılıyor. Tabi bir de Avrupa Birliği organlarının temsilcileri.

Bu arada Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün 11-14 Mart’ta AB dönem Başkanlığını alacak olan İngiltere’ye bir ziyaret yapacağı açıklandı. Bu ziyaretin AB ile görüşmelerin başlayacağı tarihte, dönem başkanı olacak İngiltere’ye yapılması ayrı önem taşıyor.

3 Ekim’de yapılacak AB toplantısından sonra müzakere sürecinin başlaması beklenirken, bunun için gereken tarama süresi büyük önem taşıyor. Ankara’daki söylentiye göre bir yandan tarama başlarken öte yandan bazı paragraflarda müzakerelerin başlaması için İngiltere ile daha önce konuşulup,bazı mutabakatlar sağlanmış. Yani 3 Ekim’den sonra İngiltere’nin insiyatifiyle, kararlaştırılacak bazı paragraflar için müzakereler hemen başlatılacakmış. Hemen müzakereye başlanacak paragraf sayısının 2 olacağı konuşuluyor.

Bilgi veren yetkililer, toplam müzakere yapılacak paragraf sayısının belli olmadığını ancak son üye ülke örnekleri gözönüne alındığında, bu sayının 35 veya 36 olmasını beklediklerini söylüyorlar. Bunlardan kolay olan, daha doğrusu tarama süreci hemen tamamlanabilecek 2 paragrafın seçilerek müzakerelerin başlayacağını tahmin eden yetkililer, bunun simgesel bir anlam taşıyacağını bu nedenle önemli olduğunu söylediler.

ÇALIŞMALAR YAVAŞ MI?

Troyka toplantısından sonra açıklama yapan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ilişkilerin birçok boyutuna değindiklerini, Nato-AB ilişkileri, İran, Irak, Ortadoğu, Avrupanın güvenliği ve Kıbrıs konularının ele alındığını söyledi.

Baktığınızda, aslında bütün bu belirtilen konular Türkiye’nin önündeki, her biri büyük, çözülmesi gereken konular. Bu konulara AB ile birlikte çözüm getirilmesi ise Türkiye’nin yeni yeni alışmaya başlayacağı bir yöntem olacak.

Bu arada AB çalışmalarının yavaş gidip gitmediği de yine tartışma konusu. Gül bu konuda 17 Aralık’tan önce çok fazla çalışıldığını kaydederek, şimdi normal çalışıldığını, bu nedenle yavaş izlenimi yaratıldığını söylemiş.

Bizce, Başbakan Tayyip Erdoğan da, Dışışleri Bakanı Abdullah Gül aksini söyleseler bile, işin aslı öyle değil. AKP kulislerinden sızan haberlere göre; 17 Aralık’ta çıkan karar, AKP’lileri pek memnun etmemiş. Daha doğrusu çıkan kararı kendi iktidarları açısından çok da olumlu değerlendirmiyorlarmış. Bunun, Kıbrıs ve Irak konusundaki tedirginliklerden kaynaklandığını düşünüyoruz.

Bizce AB çabalarında bir yavaşlama var ve asıl olarak da AKP yönetiminin anketler yaptırıp sürekli nabız tuttuğu parti tabanından gelen tepkilerin bu yavaşlamada etkisi büyük.

Bunun nasıl aşılacağı,. Başbakan Erdoğan’ın bu noktada nasıl bir tavır takınacağı, belki bazı istifalara neden olabilecek cesareti gösterip göstermeyeceği artık tartışılır oldu.

Abdullah Gül’ün Kıbrıs konusunda gerekli anlaşmanın imzalanacağını AB yetkililerine söylemesi de, ileriye dönük bu tür firelere izin verileceği biçiminde, belki yorumlanabilir.

Ancak bu noktada Gül ile Erdoğan arasında bir görüş birliği var mı, onu da bilemiyoruz.

Örneğin Abdullah Gül, ‘Başbakan Afrikadan döner dönmez baş müzakerecinin atanacağını’ söylemişti ama Başbakan Afrika’dan demeç verip, bu işin iki ay daha sürebileceğini söyledi.

Bu farklılıklar atanacak kişi konusundaki görüş ayrılığından mı yoksa, AB konusundaki görüş ayrılığından mı kaynaklanıyor, bilmiyoruz. Bu sorunun yanıtı bizce ekonomiyi de etkiler.
Yazarın Tüm Yazıları