2-1 kim kazanacak!

ABDULLAH Gül cumhurbaşkanı olsun mu, olmasın mı? Şimdi bütün Türkiye bunu tartışıyor. O mu olmalı, başkası mı? Abdullah Bey havaya iyice girdi, kendisini Çankaya’da görüyor.

Buna karşın Tayyip Bey kesiminden yükselen ve ortalığa yayılan hava çok farklı. Tayyip Bey, "arkadaşının" oraya seçilmesine karşı... "Dün dündür, bugün bugündür" anlayışında... Çünkü seçildiği takdirde ülkenin büyük gerilim yaşayacağının ve Başbakan kimliği ile kendisinin yıpranacağının farkında.

Aralarında bir sinir harbi sergileniyor ve bu harp kendi kadroları, danışmanları ve medya aracılığı ile sürüp gidiyor... Ve anlaşıldığı kadarıyla ikisi bir araya gelip soruna çözüm bulamıyor.

İslamcı basın ise tam kadro desteğini Abdullah Gül’e veriyor.

* * *

Bu olayda karşımızda farklı bir tablo var. Bunun üzerinde hiç durulmuyor.

Bu tablo aslında bir maçın sonucu olarak gündeme geliyor.

TBMM Başkanlığı’na karısının başı açık Köksal Toptan seçildi.

Örtülü-örtüsüz maçı şu anda 1-1 berabere devam ediyor.

Ne maçı demeyin!

Başı açıklar ile türbanlılar arasındaki maçtan söz ediyorum! Tayyip Bey’in karısı örtülü. Bu durumda maçı 1-0 türbanlılar önde götürüyordu. Karısının başı açık Köksal Bey, TBMM Başkanı seçilince, durum 1-1 oldu.

Üçüncü gol çok önemli! O golü atan taraf, maçı -şimdilik- kazanacak.

Eşitliği bozacak gol cumhurbaşkanlığı seçiminde atılacak.

Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçildiği takdirde türbanlılar ve türban destekçileri 2-1 öne geçecek.

Çankaya’ya karısının başı açık biri seçildiği takdirde türbancı kesim maçı 2-1 kaybetmiş olacak ve bu yenilgiyi hazmedemeyecek.

Aslında Tayyip Bey’in gönlü elbette türbanlıdan yana. Ancak Çankaya’da karısı türbanlı bir cumhurbaşkanı olduğu takdirde yaşayacağı büyük sıkıntıları biliyor ve görüyor. O yüzden maçı başı açıkların kazanmasını -içinden gelmese bile- istiyor.

Oynanmakta olan cumhurbaşkanlığı maçının amacı bu saatten sonra Çankaya’ya kimin seçileceği değil. Cumhurbaşkanlığı seçimi, oraya seçilecek kişinin karısının türbanlı olup olmamasına endekslendi! Vay benim ülkem, vay Atatürk Türkiyesi vay!

Maç devam ediyor, galibiyet golünü kimin atacağını ve sonuçlarını bir süre sonra hep birlikte göreceğiz inşallah!

İSTİFANIN BÖYLESİ!..

SEÇİM öncesinde partilerin aday listeleri açıklandı. CHP, Manisa’da birinci sıraya Şahin Mengü’yü, ikinci sıraya Erdoğan Yetenç’i koydu. Mengü yakın arkadaşım. Haftalar öncesinden Manisa’ya gidip karargáh kurdu. Birinci sıradaydı ve seçilmesi yüzde 100’dü. Buna rağmen haftalar boyunca Manisa’yı köy köy dolaştı, ayak basmadığı yer kalmadı.

Sık sık haberleşiyorduk ve Mengü sürekli yakınıyordu:

"Abi bu Erdoğan Yetenç’le bu iş olmaz. Manisa’da bunu seven, güvenen bir kişiye rastlamadım. Geçen dönemde de milletvekili idi ama herkes kendisinden nefret ediyor. Partinin oylarını düşürüyor. Keşke listemizde bu adam olmasaydı. Bizim ayak bağımız oldu. Mücadeleyi öteki partilerle değil, oy kaybetmeyelim diye bunu suçlayanlarla yapıyorum. Beyefendi zaten ortalıkta yok!"

Doğrusunu isterseniz, kendisiyle seçim öncesinde konuştukça Mengü’nün bu olayı abarttığını düşünüyordum. Seçim sonuçları alındı. CHP Manisa’dan -tahminlerin altında- sadece iki milletvekili çıkarabildi. Şahin Mengü ve Erdoğan Yetenç. Kendi kendime "Galiba Şahin haklıymış" dedim!

Milletvekilleri yemin ettiler. Aradan birkaç gün geçti ve Erdoğan Yetenç isimli milletvekili -yeniden İdare Amiri seçilemediği ve kırmızı plakalı araçtan yoksun kaldığı için- CHP’den cuma günü istifa etti.

Seçileceksin ve anında, böyle ipe sapa gelmez bir gerekçeyle istifa edeceksin! Görülmüş, duyulmuş şey değildir.
(Önümüzdeki hafta yine CHP’ye girme olasılığı varmış!)

İnsanların olduğu gibi siyasetin de bir onuru, ilkeleri, omurgası vardır. (Pardon, olmalıdır demek istiyorum!) Bay Yetenç’e şimdi soruyorum:

Dün bir, bugün iki. Ayıptır yahu, bu nasıl iştir? Bu nasıl ahlak ve siyaset anlayışıdır?

Bu durumda milletvekilliğinden de derhal istifa etmelidir...

Ve CHP yönetimi listeye koyduğu o şahsın vebalini günahını yüklendiğini açıklamalı, böyle birini listeye nasıl koyduğunu da inceden inceye düşünmelidir.

* * *

Emin Çölaşan’ın notu: Hürriyet
ailemize katılan Yılmaz Özdil’e hoşgeldin diyorum. Özdil’in yazılarını kaçırmayın, zevkle okuyacaksınız.
Yazarın Tüm Yazıları