1999, 20. asrın son yılı mı?

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Evrenin sonsuz boşluğunda Güneş Sistemi'ndeki sabit bir yörüngede bilmediğimiz bir zaman boşluğundan bu yana bin yıllardır devinen yerküremiz dün gece yarısı yeni bir zaman dilimine geçti.

Ancak, bu yeni zaman dilimini tarih koyarak somutlaştırmak, izafi bir önerme oluyor. Çünkü, 1999 yılı diyerek açtığımız parantez, biz Dünyalıların zamana atfettiği, kurguladığı bir ölçüm sistemine dayanıyor.

Oysa gerçekte üzerinde yaşadığımız gezegenin evrendeki yolculuğunun hangi boyutunda durduğumuzu bizler de bilmiyoruz. Olsa olsa, bilim adamlarının bu konuda ortaya attıkları tartışmalı kuramlara dayanabiliriz.

Bugün için itibar ettiğimiz ölçüm sistemi, milat ayrımına dayanıyor. Miladı, kabul edilen zaman takviminin sıfır olarak varsayılan başlangıç ve geriye dönük sayım noktası olarak alıyoruz.

Bu sayım sisteminde, her yüzyılı asır dediğimiz bir zaman kümesinin içinde sınıflandırıyoruz. On asır, bir bin yıl ediyor.

Kritik soru burada karşımıza çıkıyor. Dün gece gezegenimiz saat 24.00'te kendi ekseni etrafındaki tam dönüşünü tamamlayıp yeni bir güne uzandığında, yani 1999 yılı başladığında, 20. asrın son yılına mı girdik?

Türkiye'deki yaygın kanıya bakılırsa, evet. Çünkü 1999, 20. asrın son yılı.

Bu görüşe göre, bugünden itibaren Dünya, Güneş etrafındaki 365 günlük dairevi yolculuğunu tamamlayıp 2000 yılına girildiğinde, insanlık yeni yüzyıla, aynı zamanda da 3. binyıla başını uzatmış olacak.

Nitekim, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de geçen cumartesi günü düzenlediği basın toplantısında 1999 yılının önemini anlatırken, bu hesaplamadan yola çıktı ve ‘‘Birkaç gün sonra içinde bulunduğumuz binyıla son noktayı koyacak olan 1999 yılına gireceğiz’’ dedi.

Bu satırların yazarı, geçen pazar günkü değerlendirmesini Cumhurbaşkanı'nın hesaplamasını esas alarak yazınca, pek çok okuyucunun itirazıyla karşılaştı.

İtirazda bulunanlar, 20. yüzyılın 1999'da değil, 2000 yılının bitiminde sona ereceğini savlıyorlar. Onlara göre, 2000, başlangıç rakamından da anlaşılacağı gibi, 20. yüzyılın mülkiyetinde olan bir yıl.

Bu görüşü savunanlar, birinci asrın milattan sonra bir yılında başladığını hatırlatarak, 21. asrın da 1 Ocak 2001 tarihinde başlayacağını belirtip, ekliyorlar:

‘‘Bebekler bir yaşında doğmaz. Doğumdan sonraki birinci yaşgününde bir yaşından gün alırlar.’’

Konuyu danıştığım dostlarım, tam bir asır önce 1899 yılında da dünyanın her bir tarafında benzer bir tartışmanın yaşandığını söylüyorlar.

Bendeniz, lisede gönüllü olarak edebiyat kolunu seçtiğim için kendimi bu konuda fikir beyan etmeye mezun görmüyorum.

Zaten bu tartışmanın Türkiye için herhangi bir anlam taşıdığını da hiç mi hiç zannetmiyorum. Çünkü, yaşadığım ülkenin zaten evrenin değişime dayalı muazzam akışına ters gittiğini, her türlü zaman boyutunun dışında kaldığını biliyorum.

Bugün Türkiye'nin 1999'a girmiş olduğuna da inanmıyorum.

Türkler, dün gece yarısı bir kez daha her zamanki kurnazlıklarıyla köşeye saklanarak yeni yıla oyun oynadılar ve 1998'de kaldılar.



Yazarın Tüm Yazıları