1994 krizindeki gibi kötü yönetim

GENÇ yaşta aramızdan ayrılan arkadaşımız, eski merkez bankacı, TEB Baş İktisatçısı Emin Öztürk anısına düzenlenen bir toplantıda sunacağım bildiri için, daha yeni, 1994 ve 2001 krizlerini yeniden çalıştım. Bunu şunun için söylüyorum ki; yaşadığımız günler, farklılıklar çok olmakla birlikte, "yönetim becerisi" açısından 1994’deki kriz öncesini çok hatırlatıyor.

1994 yılında yaşadığımız kriz "kötü yönetim" nedeniyle yaşadığımız, büyük maliyetlere katlandığımız, daha sonrasındaki 2001 krizini hazırlayan kötülükleri besleyen bir krizdi. Şimdi yine kötü yönetim nedeniyle ciddi sonuçlar doğurabilecek bir krize doğru gidiyoruz.

Hem de bu kez 1994’e kıyasla rakamlar çok büyük, yani zarar da çok büyük olacak.

Bunu sadece ben söylemiyorum; AKP’nin bürokratları bile bunu söylüyor. Bürokratlar çok geç kalındığını, krizi yok saymanın moralleri iyice bozduğunu, parça parça herkesin kendi kafasına göre açıkladığı küçük önlemlerin koordinasyonsuzluğu gösterdiğini, Başbakan’ın krize yaklaşımının çok yanlış olduğunu, yani sürecin yönetilemediğini söylüyorlar.

Önceki gün Başbakan’ın faizlerle ilgili, bankalarla ilgi söylediklerini görünce artık kesin kanaat getirdim ki; çok ciddi bir beceriksizlik, vurdumduymazlık ve bilgisizlik söz konusu...

Her şeyden önce IMF’le anlaşma konusunda büyük hata yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Başbakan IMF’e kafa tutarcasına, "Bizi kimse yüzde 2-3’lük büyümelere zorunlu bırakamaz" diyor. Peki, gerekli önlemleri almadığınız zaman ülke krize gider de, yüzde 5-10’luk küçülmeler yaşanırsa ne olacak? Bu tavır eski milli görüşçü, IMF’e kafa tutma tavrı.

Bazıları "IMF’le anlaşma için geç kalınmış bile olabilir, yani IMF ile anlaşma yapılsa bile geri dönüşü olmayan bir yola girmiş olabiliriz" diyor ama bence hala bir umut var. Ama sadece IMF ile bir anlaşma yapılması artık yetmez, o noktayı aştık. Bununla birlikte IMF’le anlaşılıp özel sektörün finansmanını rahatlatmak için önemli bir fonun bulunması, dört başı mamur bir önlemler paketi getirilmesi lazım.

Maliye Bakanının açıkladığı son vergi affı da, IMF ile köprülerin atılmaya çalışıldığını gösteriyor. Ama yine söylüyorum; piyasa IMF ile anlaşmaya zorluyor, ne olursa olsun sonunda Hükümet, seve seve(!) IMF ile anlaşmak zorunda kalabilir...

Anlaşma olur da yüzde 2-3’lük büyüme hedefi açıklanırsa, Başbakan ne diyecek?

Kredi verilememesi çok doğal

BAŞBAKAN finans kesimini uyarıyormuş, bankaların kredi vadesi geldiğinde öde ya da faizini artır dememeleri lazımmış. Bunu önlemek için gerekirse önlem alacaklarmış...

Birileri Başbakan’a, kurlar arttığı zaman, banka bilançolarındaki hazine kağıdının faizi arttığı zaman krediye verilecek paraların zorunlu olarak azalması gerektiğini anlatmalı. Bilanço tekniği gereği, eğer krediyi fazla verirlerse zaten sermaye yeterliliği kısıtına takılacaklar.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme kurumu (BDDK) sadece durumu seyrediyor, bunların bilançolaştırılmasında uygulanan tekniği güne uyarlama yoluna gitmiyor, Ona sorsunlar.

O zaman kredi verilmesini engelleyen bankalar değil bilançolardır, bunu bilmesi gerek..

2001 krizinde, özellikle krizden sonra yapılanlara bakıyorum da; AKP’nin gelir gelmez görevden aldığı, o zamanki bürokrasi işi o kadar iyi yönetmiş ki... Şimdi övündükleri "bankacılık sisteminin sağlamlığı" tümüyle o dönemde sağlandı, AKP’nin katkısı hiç yok.

AKP’nin göreve gelmesinin hemen ardından yaptığı kadrolaşmayı sık sık yazdığımda, IMF programı bittiğinde bu kadronun işi götüremeyeceğini söylediğimde, bu söylediklerim bankacılar tarafından bile abartılı bulunuyordu. Şimdi eski bürokrat, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz dışında inisiyatif alan, doğru teşhis yapan bürokrat görüyor musunuz?

Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, iyileri atıp, kendi yetersiz kadrosunu kurup, faize müdahale etmiş, bankalara rest çekip ülkeyi durup dururken 1994 yılında krize götürmüş, daha sonra mecburen IMF’i çağırıp stand-by anlaşması imzalamıştı...

2001 krizinde, üçlü koalisyon döneminde bile kriz için daha akılcı, radikal kararlar alındı.

Tek parti iktidarının otomatik olarak işleri çözeceğini söyleyenler, bu duruma ne diyor acaba?
Yazarın Tüm Yazıları