19. yüzyıl ‘ulusalcı’sı

AVRUPA hakkında söylenmedik ne kaldı? İfade özgürlüğümüzün tüm sınırlarını zorladık. Üyelik müzakerelerinden cayıp Çin’le ittifak içine girmeyi önerenlerden tutun da, AB’den vazgeçilmesinin ekonomiyi hiç etkilemeyeceğini söyleyenlere kadar hemen herkes eteğindeki taşları döktü.Beni en çok dünyayı ve AB’yi 19’uncu yüzyılın milliyetçi ufuklarından algılamakta ısrar edenler şaşırtıyor. ‘Sol’ kesimdeki bir grup tarafından pazaryerine ‘ulusalcı’ diye bir kelime sürüldü. Sahi kim bu ulusalcılar? Pazar torbası mı ki içine her tezgahtan ürün var? Bu kelimeyi de başka birçok kavramda olduğu gibi yalan yanlış kullanıyoruz. Örneğin Özakman’ın çok satan kitabı Şu Çılgın Türkler’i ‘ulusalcıların el kitabı’ ilan ettik. Oysa 19’uncu yüzyıl artığı köhnemiş kafalarla hiç ilgisi olmayan pek çok insanın kalbini çarptıran sayfalar var o kitapta. İnsanları kategorilere sokmaktan vazgeçemiyoruz. Eğer Türkiye’nin AB’de olmasını istiyorsanız kesinlikle ulusalcı olamazsınız. Ermeni konusunda özgür tartışma platformu olsun diyorsanız da ulusalcı olmanız mümkün değil. İnsanlara anadilini yasaklamanın bir tür kültürel yaralama olduğunu aklınızdan bile geçirmeniz sizi ulusalcıların karşı saflarına yerleştirmelerine yetiyor bu ülkede. İşin tuhafı, bizim ulusalcıların yanında Milliyetçi Hareket bile kendini dönüştürmesi gerektiğinin bilincine vardı. * * *Gerçekte neler oluyor? 20. yüzyılın son çeyreğinin olayı küreselleşme kendi içinde büyük bir çelişkiyi barındırıyor. Küreselleşme ile birlikte milliyetçilik de yükseliyor. Bu gelişmeyi ille de iki grubun karşıtlığı diye de düşünmek şart değil. Bir bakıyorsunuz küreselleşme ideolojisinin en büyük savunucuları kimse, aslında en büyük ulusalcı da onlar. Amerika buna en iyi örnek. Avrupa da aynı küresel paradoksu içinde barındırıyor. Bir yandan 25 ülke milli egemenliklerini daha büyük bir güç uğruna aynı havuzda birleştiriyor. Diğer yandan da her biri kendi öz çıkarlarını savunmanın derdinde. Türkleri hálá Viyana kapılarında zanneden bir Avusturya’nın Hırvatistan’ı bir an evvel AB’ye sokmak için oturduğu pazarlık da bu duruma iyi örnek.Avrupa küresel güç mü yoksa ulus devlet mi olacak? AB ancak Türkiye’yi içine alarak bir süper güç olabilir. Dünyanın Avrupa tarafından tesis edilmiş meşru bir barışa ihtiyacı var. Avrupa, yitirmediği sosyal paradigmaları ve adalet duygusu ile ABD’yi dengeleyebilecek tek süper güç olma yeteneğine sahip. Avrupa’nın bu yeteneğini kullanabilmesi ise Türkiye’yi içine almasıyla yakından ilgili. Türkiyeli bir AB dünya halkları nezdinde meşruiyeti olan bir küresel güç olacaktır. Bizim sözde ‘ulusalcılar’ hangi Avrupa’ya karşı çıktıklarının farkındalar mı? Herkese kılıç çekmiş devlerle savaşan kahramanlardan çok korkuyorum.
Yazarın Tüm Yazıları