108'in büyüsü

Sabah gün henüz doğmuş.

Haberin Devamı

Başkent Thimphu ile Punakha şehirleri arasındaki Dochula geçidine kurulmuş Druk Wangyal manastırında sabah duasına hazırlanıyoruz.
Üzerimde Budist rahiplerin giydiği kırmızı şal örtü var. Hava soğuk ama ayaklarım taş zemine bassın istiyorum. Umre’ye gittiğimde Kâbe’nin taş mermer zeminini üzerinde çıplak ayakla yürümek bana çok güzel bir duygu vermişti. Aynı duyguyu bir başka manevi mekânda yaşamak istiyorum. Ama iklim farkı var. Bir süre sonra rahiplerin giydiği parmak arası terliklere dönmek zorunda kalıyorum.
108in büyüsüDışarı çıkıp, manastırın çevresinde tavaf etmeye başlamak üzereyken rahip uyarıyor:
“Sağdan değil, soldan başlayacaksınız...”
Kâbe’de
tavaf saatin ters istikametindeydi. Burada ise saat istikametindeymiş.
Tek başıma yürümeye başlıyorum.
Kâbe’de de burada da bir şeyi fark ediyorum.
Dinlerin, insan üzerinde baskı yaratan kurumsallaşmış, yani sizi ille de ötekilerle birlikte “saf tutmaya” davet eden kolektif tarafını bir yana bırakırsanız veya bırakabilirseniz, insana olağanüstü huzur veren bir yalnızlık âlemine dalıyorsunuz.
Bir kere daha anladım ki, ben inancın bu tenha tarafını seviyorum ve orada huzur buluyorum.
Yani Tanrı’yla baş başa kalabildiğim tenhalığını...

108'İN BÜYÜSÜ / HÜRRİYET TV

İÇİMDEKİ SES DİYOR Kİ

Deniz seviyesinden 3000 metre yükseklikteyiz... Sis, yürüyüşüme daha da mistik bir hava veriyor. Çevreyi görmeyince kendi içimi çok daha iyi görüyorum.
Taş zeminin soğukluğu, gövdemin sıcaklığı ile temasa geçip, “spirit”e, “abıhayat”a, “hayat suyu”na, “aqua vita”ya, “ruh”a dönüşüyor.
Maneviyatın distilasyonu buymuş, onu keşfediyorum.
Budizm’in manevi dünyasına yolculuğumun bir aşamasına kendi Kâbemin etrafındaki bu tavafla giriyorum.
108in büyüsüBir kere daha anlıyorum ki, son yıllarda siyasetçilerin ve emirlerindeki devletlerin, terör örgütlerinin, tek tanrılı dinler adına muhafazakârlık kisvesi altında insanlara ve bütün dünyaya karşı gösterdiği hoyratlık, beni o inançlardan epey soğutmuş. Farkında bile olmadan yeni bir maneviyat aramaya başlamışım.
Ve Budizm bana yeni bir şeyler vaat ediyor.
Sis de kar gibi, etraftaki bütün çirkinlikleri örtüyor.
İçimden bir ses, “Manevi dünyanla ilgili en önemli kararlarından birini burada alacaksın” diyor.
Druk Wangyal’de tavaf ve sabah duası bitince, normal elbiselerimi giyip, yolun öteki tarafında biraz ileride kurulan “108 Stupa”ya gidiyorum.
Stupa bir nevi adak yeri... Bizdeki yatırlara benzeyen bir işlevi var.
Kendimi bir açık hava bienalinde, olağanüstü estetik bir mekânda buluyorum.
Yine orada Budizm’in “108 rakamı”nın anlamlarına dalıyorum.
Maneviyatımla birlikte gözlerim de hakkını alıyor....
Budizm Tibet’e MS 5’inci yüzyılda gelmiş.

İŞTE O ÖĞRETİLER

Temel öğretisi şu başlıklardan oluşuyor:
108: Aslında birçok Doğu geleneğinde kutsal bir rakam.
108: Budist tespihinde 108 tane var.
108: İnsanın karşı koyması gereken 108 öldürücü arzuyu ve egoyu temsil ediyor.
108: Aynı zamanda, 108 yalanı, şeytana uymanın 108 halini anlatıyor.
108: Dolayısıyla bir insanın Nirvana’ya ermesi için 108 nefis mücadelesi vermesi gerekiyor.
108: İnsan bedeninde 108 enerji noktası var.
54: Sanskrit alfabesi 54 harften oluşur. Bunların her biri iki ayrı cinsi temsil eder ve her biri, Shiva ve Shakti’ye göre belirleniyor... 2 çarpı 54 eşittir 108 harften oluşuyor.

108in büyüsüBUDA’NIN HUZURUNDA

Arabamız yolun virajını döner dönmez, gürül gürül akan tertemiz bir nehrin kenarına kurulmuş harikulade yapı önümüze çıkıyor.
Burası, Butan’ın yazlık başkenti Punakha’nın en büyük manastırı.
Aslında manastırdan öte bir şey. Her şehrin merkezinde “Dzong” adı verilen, kaleye benzeyen binalar inşa edilmiş.
İçinde hem yönetim birimleri hem de dini mekânları var.
Burası Butan’ın ikinci en eski ve büyük Dzong’u...
Tam adı, “Pungtang Dechen Photrang Dzong” Anlamı da şu: “Büyük Mutluluk Sarayı”
Nehrin üzerinden bir köprü ile bu harikulade binanın bulunduğu adaya geçiyoruz.
Burası, Butan Budizmi’nin Vatikan’ı sayılabilir.
Ülkeni ruhani lideri burada yaşıyor.
Bu tapınağın içinde fotoğraf çekmek kesinlikle yasak.
Ancak söz konusu Hürriyet olunca kapılar açılıyor.

BUDA'NIN HUZURUNDA / HÜRRİYET TV

Haberin Devamı

Sakal-ı Şerif ’e girebilen 3 kişi

Haberin Devamı

Binanın iç avlusundan geçip ana ibadet salonuna giriyoruz.
Tam karşıda bugüne kadar bir manastırda gördüğüm en büyük Buda heykeli var. Sol tarafında Merhamet’i temsil eden Buda oturuyor. Solunda ise “İkinci Buda” denilen Budizm’in en önemli ikinci figürü oturuyor.
Buda’nın ayaklarının dibinde biri sağında öteki solunda iki taht bulunuyor.
Bu tahtların biri Butan kralına, öteki Butan’ın en yüksek ruhani liderine ait.
Bu tapınakta ikisinin durumu eşit.
Butan’ın yönetim biçimini en iyi anlatan görüntü bu.
Devletin bayrağı da manastırda gördüğümüz iktidar paylaşımını anlatıyor.
Bayrak, diyagonal şekilde bölünmüş iki parçadan oluşuyor.
Üstteki altın sarısı bölüm, ülkenin “laik kraliyet” gücünü simgeliyor.
Alttaki kırmızıya çalan kavuniçi ise “Budizm”i anlatıyor.
İkisinin ortasında da Butan’ı simgeleyen “Druk”, yani mutlu canavar oturuyor.
Dzong denilen kaleyi andıran yapının ortasında iki avlu var.
Bunlardan küçüğünün kenarındaki iki katlı bina Butan Budizmi açısından çok önemli.
Dzong’da, önünde nöbetçi bulunan tek bina burası.
İçeriye kimse alınmıyor.
İçeride bütün Butan Budizmi’nin belki de en kutsal emaneti bulunuyor.
Buda’nın mumyalanmış sakalı...
Bizdeki Sakal-ı Şerif’ten farkı şu.
Hazreti Muhammed’in (SAV) sakalı yılın belli günlerinde herkese gösteriliyor.
Ancak Buda’nın sakalının bulunduğu odaya sadece üç kişinin girme izni var:
Kral ve ülkenin ruhani lideri.
Bir de her gün Buda’ya kahvaltı ve yemek sunan kıdemli rahip.

Haberin Devamı

Kim at kim fare

Punakha Dzong’unun girişindeki koridorun iki duvarı rengârenk desenlerle dolu.
Sağdaki duvarda çember şeklinde bir desen var. Bu, Çin falı dediğimiz bir tür astroloji.
Üzerinde 12 burç var. Ancak astrolojisi doğum aylarına değil yıllarına göre ayrılıyor.
Mihmandarımız Bay Kado’ya Türkiye’nin önemli siyasi aktörlerinin burçlarını soruyoruz
m Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 1950 doğumlu, “Kaplan” burcunda.
m Başbakan Tayyip Erdoğan, 1954 doğumlu, “At” burcunda. (Tabii bunu işitince aklımıza Başbakan’ın attan düşme görüntüleri geliyor. Herhalde basit bir tesadüf deyip geçiyoruz.)
Sıra geliyor, muhalefetin iki önemli simasına;
m CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: İkisi de 1948 doğumlu. Bu durumda ikisi de “Fare” burcunda.
m Abdullah Öcalan da 1948 doğumlu ve o da “Fare” burcunda...
Ama “Fare” lafını duyunca, iktidar yanlıları sevinmesin, muhalefettekiler de üzülmesin.
Çin astrolojisinde “Fare” bütün burçların başladığı yıl.
Yani yeni bir başlangıcı ifade ediyor ve o nedenle önemli...

Haberin Devamı

42 yıldır bir yılanın koynuna giriyormuşum

Ya bizler? Ben, karım ve yol arkadaşım Sebati? Bizim burcumuz ne, onu da soruyoruz.
Kendimden başlayayım; 1947... Aman Allah’ım, ben “Domuz”muşum...
Eşim Tansu ise 1953’lü ve o bir ”Yılan”...
Sebati Karakurt
için olsa olsa “Tavşan”dır diyordum, “Kaplan” çıktı...


YARIN

Ölü yakma merkezinin duvarına işeyen adamın sırrını öğreniyoruz.
Kadın mihmandarımız, binaların duvarındaki penisin anlamını anlatıyor.
Gece evinizde meçhulden gelen bir at kişnemesi işitirseniz ne düşünmelisiniz
Butan hükümeti “Gayrısafi mutluluk hasılası”nı nasıl hesaplıyor.

Yazarın Tüm Yazıları