1.5 trilyon dolar Türkiye'yi yönetir mi

2001 krizinin ilk dönemlerindeki soru ve tartışma yine gündemde...

‘‘Türkiye'yi piyasa mı yönetecek?’’

Soruya hemen, ‘‘Olur mu canım. Türkiye'yi bir avuç bankacıyla borsacı mı yönetecek’’ yanıtı vermek mümkün.

İsterseniz yanıt vermeden ‘‘piyasa’’nın örtüsünü kaldırıp, altını görelim, öyle karar verelim. Önce paranın nerede döndüğüne bakalım:

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) menkul, TL ve döviz piyasaları.

Bankalararası TL ve döviz piyasaları

Merkez Bankası TL ve döviz piyasaları.

Serbest döviz piyasaları.

Altın Borsası.

Şimdi de bunların birkaçında dönen parayı irdeleyelim.

Sadece İMKB'deki repo-ters repo pazarında 2002'de dönen para 480.7 milyar dolar. Rakam 2003'ün ilk 2.5 ayında 134.6 milyar dolar oldu.

İMKB hisse senedi pazarının 2002 yılı hacmi 70.1 milyar doları, bu yılın ilk 2.5 ayındaki hacmi ise 12.5 milyar doları buluyor.

İMKB'deki kesin alım satım pazarında 2002'de dönen para 67.3 milyar dolar, 2003'ün 2.5 ayında dönen para 24.3 milyar dolar dolayında bulunuyor.

Bankalardaki döviz işlemleri yılda 300 milyar dolara ulaşıyor.

Gecelik borçlanmalarda yılda 500 milyar dolar dönüyor.

Listeyi uzatmak mümkün. Bu piyasaların tamamında dönen yıllık para hacminin bu yıl en az 1.5 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. 2000-2001 krizleri, 3 Kasım seçimi, Avrupa Birliği (AB)-Kıbrıs gerginliği, derken Irak Savaşı'nın çıkması rakamın daha yukarılara çıkmasını engelliyor.

EKONOMİNİN NABZI

Bu veriler, bugün için piyasalarda 1.5 trilyon dolar para olduğu anlamına gelmiyor. Tabii ki bu rakama tekrar tekrar giriş çıkışlarla ulaşılıyor... Aynı para aynı piyasaya defalarca girip-çıkıyor.

Bizim kısaca, gerçek anlamı dışında kullanarak ‘‘piyasa’’ dediğimiz olay, aslında ekonomi için ‘‘nabız’’ görevi de görüyor.

Biraz altına bakınca ‘‘bir avuç bankacı-borsacı’’ sandığımız piyasanın gücü işte böyle ortaya çıkıyor. Üstelik piyasa Hazine'yi de yakından ilgilendiriyor. Çünkü, Türkiye sadece 2003'te 82 milyar doları iç, 11.4 milyar doları dış olmak üzere 93.4 milyar dolarlık borcu çevirmek zorunda. Bunun yüzde 75'i yine beğenmediğimiz piyasadan karşılanacak.

Ayrıca Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) Türkiye'ye 2001 krizinde ‘‘dalgalı kur’’u dayattığını hatırlayalım. Ekonominin eski patronu şimdinin CHP Milletvekili Kemal Derviş'in ‘‘Dalgalı kur, siyasetçiye karşı sigorta görevi görür’’ sözünü unutmayalım.

Şimdi, 1.5 trilyon dolarlık boyuta bakıp, soruyu tekrarlayalım:

‘‘Türkiye'yi piyasa mı yönetecek?’’

Düşünün, yanıta siz karar verin.


Dünya şirketiyim, yerel davranırım


IRAK Savaşı yüzünden dünyanın çeşitli noktalarında ve az da olsa Türkiye'de ABD mallarına karşı ‘‘boykot’’ çağrıları yükseliyor.

ABD şirketi diye bildiğimiz uluslararası dev kuruluşlar bu tür durumlar için nasıl bir pozisyon alıyor? 1991'deki Körfez Savaşı'nda bazı dünya devleri, ‘‘ABD şirketiyiz, ülkemizin arkasındayız’’ tavrı takınmıştı.

Bugün aynı devlerin tutumunun farklı olduğu görülüyor. Merkezleri ABD'de de olsa bu tür şirketlerin önemli bir bölümü Coca-Cola'nın, ‘‘Küresel düşün, yerel davran’’ sloganına sarılıyor.

Bu slogan hayata geçtikçe, ‘‘paranın rengi, milliyeti olmaz’’ deyimine, ‘‘şirketlerin milliyeti olmaz’’ da ekleniyor. Sorular ardarda geliyor:

Türk işçisinin emeğiyle şişelenen Coca-Cola, Pepsi ne kadar ABD'li?

Tofaş-Fiat ne kadar italyan?

Oyak-Renault ne kadar Fransız?

İşin içinden çıkmak zorlaşıyor değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları